Amerika'nın kolonizasyonu, İskandinav denizcilerin 10. yüzyılda, bugünkü Grönland ve Kanada'nın belli bölgelerini keşfederek buralara yerleşmesiyle başladı (Amerika'nın İskandinav kolonizasyonu). İskandinav folkloruna göre, kızılderililerle yerleşimciler arasında cereyan eden şiddetli çatışmalar neticesinde bu yerleşimler terk edilmek zorunda kalındı. Gerçek Avrupa kolonizasyonu, Christopher Columbus'un 1492 yılında Uzakdoğu'ya yeni ticaret rotaları bulmak için, İspanya sponsorluğunda, batıya doğru çıktığı keşif gezisinde, kazara Amerika Kıtası'nı keşfetmesiyle başladı. Hemen sonra Avrupalılar kıtanın derinliklerine inerek, fetih ve kolonizasyon hareketine giriştiler. Columbus, 1492-1493 yıllarında yaptığı ilk iki seyahatte, Bahamalar'a ve aralarında Hispaniola, Puerto Rico ve Küba'nın da bulunduğu bazı Karayip Adaları'na ulaştı. 1497 yılında İngiltere Krallığı adına Bristol'den yola çıkan John Cabot, Kuzey Amerika'da karaya çıktı. Bir yıl sonra Columbus, üçüncü seferinde Güney Amerika sahillerine ulaştı (Christopher Columbus'un seferleri). Christopher Columbus'un seferlerinin sponsoru olan İspanyol İmparatorluğu, Kuzey Amerika'dan Güney Amerika'nın en aşağı noktasına kadar, Karayip Adaları da dahil olmak üzere, en büyük sömürgelere sahip ilk Avrupa ülkesi oldu. İlk İspanyol şehri, 1496 yılında kurulan, bugün Dominik Cumhuriyeti sınırlarında kalan Santo Domingo'dur. San Juan, Porto Riko 1508'de, Veracruz ve Panama City ise 1519 yılında kurulmuştur. 1565 yılında İspanyollar tarafından kurulan St. Augustine, Florida şehri, ABD'nin üzerinde yerleşim bulunan en eski şehridir.
Fransa gibi Avrupa'nın diğer ülkeleri de, Kuzey Amerika'da, bazı Karayip Adaları'nda ve Güney Amerika sahillerinin küçük bir kısmında sömürgeler elde etmekte gecikmediler. Portekiz Brezilya'yı sömürgeleştirdi. Bu olay Avrupa ülkelerinin, Amerika kıtasını dramatik bir şekilde işgalinin de başlangıcı oldu. Avrupa ülkeleri birbirleriyle savaşmaktan yorgun düşmüştü. Bubonik veba salgınında ölen insanlar nedeniyle azalan nüfus yeni yeni toparlanmaktaydı. Bunca savaşlara ve felaketlere rağmen, 1400'lü yıllardaki umulandan fazla büyüme ve toparlanma yaşanmaktaydı.
Keşiflerden sonra tüm Batı Yarıküre Avrupa ülkelerinin egemenliği altına girmişti. Böylesine bir istila, Yeni Dünya'nın arazi yapısında, fauna ve florasında, buralarda yaşayan toplumlarda çok derin etkiler ve değişiklikler yarattı. 19. yüzyılda 50 milyon Avrupalı Amerika'ya göç etti. Hayvanların, bitkilerin, kültürlerin, nüfusun (köleler dahil), bulaşıcı hastalıkların ve hatta fikirlerin, Avrupa, Amerika ve Avrasya kıtaları arasında çok büyük hız ve ölçekte hareket etmesi, bu olayların da Kolomb'un Amerika keşfinden sonra gerçekleşmesi yüzünden, 1492'den sonraki döneme Kolomb Değişimi (Columbian Exchange) dönemi adı verilmiştir.