İlk dışavurumcu filmler, Golem (1915), Dr. Caligari`nin Muayenehanesi (1920), Nosferatu (1922), Fantom (1922)`dur. Bu filmler gerçek-dışı ve çoğunlukla absürd dekorlarıyla, çarpıtılmış perspektifleriyle, ışığın ve gölgelerin abartılı kullanımıyla akıma uygun biçimsel özellikler taşıyordu.
Dışavurumculuğun aşırı gerçek dışılığı kısa ömürlüydü. Bir kaç yıl içinde gelip geçti ancak temaları ve dekorun, ışığın ve gölgenin anlam yaratmak amacıyla abartılı kullanımı 1920 ve 1930`ların daha sonraki filmlerinde sıkça kullanıldı.
Bu karanlık ve karamsar akım, Almanya`da Nasyonel Sosyalistlerin iktidara gelmesi ve bir çok Alman sinemacının Hollywood`a göç etmesiyle Amerika`ya taşındı. Özellikle iki tür, dışavurumculuk akımından bariz biçimde etkilenmiştir: Korku sineması ve film noir.