Ali Rıza Sağman
Kısaca: Mevlidhanlar ve Cevaba Cevabım adlı eserlerinde merhum biyografisini şöyle anlatmaktadır.“1306 (1890) yılında Ünye kazasında doğdum. Babam o kazanın deppoy memuru Ömer Efendi idi. ...devamı ☟
“1306 (1890) yılında Ünye kazasında doğdum. Babam o kazanın deppoy memuru Ömer Efendi idi. 1313’ te babamın yüzbaşılığa terfii ve tayini sebebiyle gittiğimiz Giresun’da hıfzımı ve iptidai rüşti tahsilimi ikmal ettim. 1320’de İstanbul’a medrese tahsiline geldim. Fatih Camiinde meşhur ve şehidi mağfur İskilipli Âtıf Efendi’nin dersine oturdum. Yaz tatillerinde Giresun’a gittikçe Bayazıtzade Hafız Ali Efendi’den tecvid, maharic-i huruf, aşere ve takrib okuyup 1326’da icazetname aldım.
1908-1909 yıllarının doldurduğu hadiselerle Rönesans’a kavuştum. İstanbul’da Beyanü’l Hakk mecmuasında, Giresun’da Karadeniz gazetesinde yazılar yazmağa başladım. Çok aşırı olmamakla beraber İttihat ve Terakki’ye muhaliftim. Bu sebeple İttihat ve Terakki’nin tepmesine uğramak şerefine ermiş, 29 Mayıs 1329’da Sinop’a gitmek üzere Sirkeci rıhtımından hareket eden Sürgünler Vapuru (Bahricedit) ‘de bulunmak saadetine yükselmiştim. “Haşerattan yenilen darbe hakikatte kuzum, Harp yerinde alınan yareye benzer, severim. Bu durum özge delildir ki: hamiyattarım Ben bununla öğünür, yel olurum da eserim.”
Tam 27 ay Sinop’ta, 4 yıl Çorum’da sürgünlülük vazifesini hakkiyle ifa eyledikten sonra Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve ittihatçıların memleketi mahv ile, koca imparatorluğun ipini çekmesi ve birer birer kaçmasından sonra İstanbul’a döndüm.
Dayanılmaz mali sıkıntılara rağmen yarı kalan tahsilimi ikmal için kazandığım imtihan sonunda Şahin Medresesi’nin son sınıfına girdim. Arabiye ve Edebiyat hocalığını merhum Mehmet Akif’in yaptığı bu medreseden mezun olduktan sonra Süleymaniye’nin imtihanını kazanıp bu mualla müessesenin Kelam, Tasavvuf ve Felsefe şubesine girdim. Buradan 1922 yılında ‘Aliyyü’l ala’ diploma aldım. 1342’de yazdığım tezden dolayı da üç ‘şayan-ı takdir’ e mazhar oldum. Bundan sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ne devama başladım. Üç yıl sonra ‘Âla’ derece ile bitirdim. Diplomam 1927- 1928 tarihli ve 2332 numaralıdır. Avukatlık stajımı da yaptım. Fakat adliyeye intisap etmedim, öğretim işini daha feyizli buldum. 1923 yılından bu güne kadar muhtelif okullarda, muhtelif derslerde muallimlik yaptım. Daruşşafaka, İran Okulu, Sen Mişel Fransız Koleji ve İmam Hatip Okulunda, İngiliz Erkek Lisesi’nde Umumi Tarih, Türkçe, Din, Kur’an ve Kelam, Teoloji hocalığı yaptım.
Şair değilsem de nazımlığa yelteniyorum. Muhtelif mecmualarda diyanet, milliyet, insaniyet ve fazilet mevzulu naçiz eserlerim çıkmıştır.
Çorum’da iken kanun çalmakla, bilahare Çarşamba’lı Hafız Cemal’den beste, şarkı gibi eserler geçmek ve usul vurmayı öğrenmekle başladığım musikiye de azdan çoktan intisabım var. Ses san’atından biraz anlayışım olduğu için kendime göre kompozitörlüğüm de bulunur. Matbu eserlerimin bazıları radyoda okunmaktadır. Elli Yıllık Türk Musikisi adlı esere yazarı Mustafa Rona beyfendi bu acizlerinin ismini ve resmini koymak lutfunda bulunmuştur. Odeon Parlofon, Orfeon ve Kolombiya kumpanyalarına okunmuş ve neşredilmiş plaklarım vardır. Güfteleri ve besteleri bendenize aittir. Basılacak ve basılmış kırka yakın eserin sahibiyim. Naçiz karakterimi meydana getiren bu vasıflar içinde beni en çok iftihara sevkeden hangisidir biliyormusunuz? Haafızlığım. Bunun verdiği maddi şeref ve manevi gıda diğerlerinin verdikleri ile kıyas kabul etmeyecek kadar bence fazladır.” Tahir-ül Mevlevi (Tahir Olgun) - Ali Rıza Sağman
Hafız Rıza Bey,13 Eylül 1965 tarihinde Karagümrük Nurettin Tekkesi Sokak No.67’ deki evinde kalp krizinden vefat etti. Çorum’da sürgündeyken evlendiği ve sadece birkaç yıl evli kaldığı eşi Şerife Huriye Hanım’dan olma kızı Mediha Işık’tan başka varisi yoktur.
Sağlığında yaptırmış olduğu Edirnekapı’daki mezarında yatmaktadır. Mezarı 1948 yılında ölen annesi Ayşe hanımın mezarı ile ve bilahire 1981’de ölen boşanmış eşinin mezarı ile yan yanadır. Mezar taşına kendisi sağlığında (Bu mezar Muallim Ali Rıza Sağman’a aittir) ibaresini yazdırmıştır.
Ali Rıza Sağman’ın vefatının 1.yıldönümünde evinin bahçesinde bir anma töreni yapılmıştır. Merhum ömrü boyunca bu bahçedeki güllerle haşır neşir olurdu. Morundan pembesine, beyazından siyahına kadar yediverenlerin katmer katmer açtığı bu bahçeyi dostları ile ettiği sohbetler, okunan şiirler, geçilen şarkı ve gazeller renklendirirdi. Bu bahçe ayrıca bir üniversite idi. Müdavimleri arasında İsmail Hami Danışment, Ziya Uygur, Raif Ogan, Cevat Rifat Atilhan, Fazlı Akkaya, Kemal Baykal, Zühtü ve Cemal Oğuz Öcal beyler ve birçok dostları vardı. Necati Aktürk, Cevdet Soydanses teklifsiz misafirleri idi. Bu ev ve bu bahçede aktüel, dini, ilmi ve edebi konular ele alınır, işlenirdi. Sohbet aralarını İran’lı dostlarının eksik etmediği Acem çayları tatlandırır ve geçilen değişik fasıllar renklendirirdi. Kemal Baykal’ın yayından çıkan nağmeler, Necati Aktürk, Zeki Sesli, Mahmut Hataylı, Nusret Yeşilçay, Hasan Akkuş, Hafız Gerede’nin gökkubbede çınlayan sedaları bu bahçede abideleşirdi. Saadeddin Kaynak - Ali Rıza Sağman
2) ESERLERİ
Kısmen basılmış ve kısmen de basılmamış olarak merhumun Kırkı mütecaviz eseri vardır. Bu eserleri ilmi, felsefi, edebi, dini, tarihi konuları içermektedir. Bir kısmı da manzumdur.
Bunların dışında gazel, kaside, na’t-ı şerif türünde ve aruz vezninde manzumeleri de mevcuttur.
Basılmamış eserlerinden çoğu Arapça harflerle, kendi el yazısıyla yazılmıştır. (Sadece Ruz-i Ceza’nın 2.cildi ile Tecvid Külliyatı yeni harflerle daktilo edilmiştir.)
Ayrıca muhtelif kağıtlara, defterlere yazılmış Arap harfli yazıları ve notları vardır. Muhtevaları henüz açığa kavuşturulamamıştır. En ufak parçasına kadar saklanmaktadır.
Bu konuda henüz görüş yok.