Biyografi
Çocukluğu
1857`de Diyarbakır`da doğan Ali Emiri, daha küçüklüğünden itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Sekiz on yaşlarında, eski yapılar üzerindeki yazıları okuyup anlamaya çalışıyordu. Ayrıca şiiri de seviyordu. Güçlü bir hafızaya da sahip olan Ali Emiri, dokuz yaşındayken, beş yüzden fazla şairin şiirlerinin yer aldığı Nevadir`ül Asar isimli eserdeki dört bin beyiti ezberlemişti bile. Gençliğinde hat sanatıyla da meşgul olan Ali Emiri bu konuda oldukça başarılı sayılır. Çünkü, yazdığı bazı levhalar Diyarbakır`da camilere asılmıştı.
Okuma Sevgisi
Ali Emiri çok yönlü bir şahsiyete sahipti. Fakat, kitap okuma merakı her şeyin üstündeydi. Durmadan ve büyük bir iştahla devamlı surette kitap okuyordu. Bundan dolayı daha gençlik yıllarında Doğu Edebiyatı`na ait bir çok kitabı okuyup ezberlemişti. Bu yıllarını kendisi şöyle anlatıyor:"``Eğlenmeye merakım yok idi. Üstadımızla gezintiye gittiğimizde, çocuklarla oyun oynarken, ben bir tarafa çekilir kitap okurdum."``Muhtar Tevfikoğlu, Ali Emiri Efendi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1989. Ali Emiri`nin Hayatı ve Eserleri için ayrıca şu eserlere de bakılabilir: M. Serhan Tayşi, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Ali Emiri Mad.; Ali Emiri, Tezkire-i Şuara-yı Amid, İstanbul 1328, I., 65-98; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, I, 298-301; Ali Aksakal, “Ölümünün 60. Yılında Kitap Dostu Ali Emiri Efendi”, Türk Kültürü, XXII/250, 1984, s. 25-28. Emiri, ozellikle, tarih kitaplarini da okumayi cok seviyordu. Bu sevgi o kadar buyuktu ki, bazen uykusunu bile bu ugurd a feda ediyordu. Geceleri kitabi okurken, cogu zaman sabahi ettiginin farkina bile varmazdi. Uyudugu zaman da yanindakileri uyutmazdi. Cunku, uykudan once okudugu kitaplari, uykusunda yuksekle sesle tekrar ederdi. Okumalari o dereceye vardi ki, vucudu zayif dusup hasta oldu. Doktorlarin kitap okumayi birakip gezmeyecikma tavsiyesini de yerine getiremedi. Kitap okuma meraki babasinin ticari islerine de zarar verdi. Babasi Ali Emiri`yi onbes yasindayken, onu carsida bir dukkan acarak ticarete hazirlamak istedi. Fakat Ali`nin akli parada pulda degil, kitaplardaydi. Dukkan icinde de kitap okumasini surdurdu. Dukkana bir musteri girdiginde, “Mal orada. Fiyati da sudur. Alacaksaniz indireyim, yoksa beni bosyere mesgul etmeyin” diye sesleniyordu. Bunun uzerine musteri de mal almadan gidiyordu. Babasi oglunun ticarete faydadan ziyade zarar verdigini gorunce, onu dukkandan uzaklastirmak zorunda kaldi.A.g.e., s. 9-10.
Çalışma Hayatı
Çalışma hayatı memuriyette geçti. Katip ve defterdar olarak Diyarbakır, Selanik, Adana, Leskovik, Kırşehir, Trablusşam, Elazığı, Erzurum, Yanya, İşkodra, Halep ve Yemen`de otuz yıl kadar memuriyet görevinde bulundu. Çok sevdiği kitaplarla daha çok meşgul olabilmek için 1908`de kendi arzusuyla emekli oldu.
Emekliye ayrıldıktan sonra Ali Emiri, kalan hayatını İstanbul`da kitapları arasında geçirdi. Akşamları Divanyolu`ndaki Diyarbakır Kıraathanesine gidiyor, dostları ile sohpet ediyordu. Onun bu sohpetlerini Dr. Muhtar Tevfikoğlu şöyle anlatıyor: ``"Dostları dediğim, öğrencileri, daha doğrusu öğrenci hüviyetine bürünmüş arkadaşları. Ama nasıl öğrenciler? Her biri kendi sahasında tanınmış ilim ve fikir adamı, eser sahibi, kalem erbabları. Sohpet dediğim de bir nevi ders. O yaşlı başlı, kelli felli adamlar öğrenme heyecanı içinde, Emiri`nin etrafını sarmışlar, durmadan bir şeyler soruyorlar. Bazı ilmi meselelerde tereddütlerini gideriyorlar. Bilmedikleri kaynakları öğreniyorlar. Yeni mehazlar elde ediyorlar. Kısacası ondan bir anlamda ders alıyorlardı."`` A.g.e., s. 18
Vefatı
Milletinin kültür mirasının korunmasında böylesine çok büyük hassasiyetler gösteren, her türlü maddi menfaatleri hiç düşünmeden elinin tersiyle iten Ali Emiri Efendi, üç gün süren bir hastalıktan sonra, 23 Ocak 1924`te Fransız hastahanesinde vefat etti. Mezarı, Fatih türbesi avlusundadır.
Divan-ı Lugat-it Türk
Büyük dil bilgini Kaşgarlı Mahmud`un Divan-ı Lugat-it Türk isimli muazzam eseri, 1910`a kadar adı bilinen, fakat kendisi meçhul bir eserdi. Diğer bir deyişle, o zamana değin, eserin sadece adı vardı, fakat kendisi ortada yoktu. Eser, bugün bütün dünyada biliniyor, hakkında kitap, makale yazılıyor ve üzerinde tartışmalar yapılıyorsa, bunu büyük kitap aşığı, ilim ve kültür sevdalısı Ali Emiri Efendi`ye borçluyuz. Ali Emiri Efendi, Abbasi Halifesine sunulmak üzere Bağdat`ta 1072-1074 yıllarında `` Kaşgarlı Mahmud`` tarafından yazılan bu muhteşem eseri, sahaflarda Divan-ı Lugat-it Türk olduğu bilinmeden satılırken, fark etmiş ve satın alarak Türk kültür hayatına kazandırmıştır.Ali Emiri Efendi sahaf Burhan`dan 33 liraya satın aldı. Ancak, Ne sahafın ve ne de eseri satanın onun Divan-ı Lugat it Türk olduğundan haberleri yoktu. Eğer bunun farkına varmış olsalardı, çok daha büyük meblağlara satacakları kesindi. Daha kötüsü, bu eser kitap avcılarının eline geçmiş olsaydı, anında yurt dışına kaçırıp karşılığında bir servet elde etmeleri mümkündü.
Ali Emiri Efendi böyle bir esere malik olduğu için tarif edilemez bir mutluluk içindeydi. Çünkü, bu kitap Osmanlı ulemasının asırlardır peşinde koştuğu "Divan-ı lügat-it Türk"ün ta kendisiydi. Dünyada bir başka nüshası yoktu.
Ali Emiri Efendi kitabı satın aldığında duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: "Bu kitabı aldım; eve geldim. Yemeği içmeği unuttum... Bu kitabı, sahaf Burhan 33 liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem."
Büyük bir coşku içinde olana Ali Emiri Efendi kitabını kimseye göstermek istemedi. Hem kitabı kıskanıyor ve hem de kaybolmasından endişe ediyordu. Devrin ünlü simaları Ziya Gökalp ve Fuad Köprülü gibi şahıslar, Ali Emiri Efendi`nin Divan-ı Lugat it Türk bulduğunu işitmiş ve görmek istemişlerse de Ali Emiri Efendi onları kitaba yanaştırmamıştı; Kitabı sadece çok güvendiği Kilisli Rıfat Efendi`ye gösteriyordu.
Ali Emiri Efendi satın aldığında, kitap hırpalanmış ve yıpranmış bir vaziyetteydi. Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış, sayfaları birbirine karışmış ve numaraları da yoktu. Bu sebeple kitabın eksik mi, tam mı olduğu belli değildi. Ali Emiri Efendi bunun tesipitini Kilisli Rıfat Efendi`ye yaptırdı. Kilisli Rıfat Efendi, iki ay müddetle kitabı üç kere okudu. Sonunda belli olmuştu eser tamdı. Kilisli Rıfat Efendi karışmış sayfaları yerli yerine koydu ve numaralandırdı. Ali Emiri Efendi bu hizmeti karşılığında, Kilisli Rıfat Efendi`ye bir evini hediye etmek istediyse de kabul ettiremedi. Kilisli Rıfat Efendi, eğer illa kendisine bir mükafat verecekse, kitabı yayınlamasının yeterli olacağını söyledi.