Ahmet Efendi

Kısaca: KLASÎK Türk mûsikîsinin en büyük mûsikîşinas ve en üstat bestekarlarından Hafız Mehmed Zekâî Dede ile eşi Fatma Hanım'ın iki evladından ikincisi olan Ahmed Efendi, 1869 yılında İstanbul'da Eyüp'de Cedîd Ali Paşa mahallesinde doğmuştur, (îlk evlat 1866 yılında doğmuş ve 37 yaşında iken 1903 yılında ölmüş olan Ayşe Sıdıka Hanım'dır. ...devamı ☟

KLASÎK Türk musikisinin en büyük musikişinas ve en üstat bestekarlarından Hafız Mehmed Zekai Dede ile eşi Fatma Hanım'ın iki evladından ikincisi olan Ahmed Efendi, 1869 yılında İstanbul'da Eyüp'de Cedid Ali Paşa mahallesinde doğmuştur, (ilk evlat 1866 yılında doğmuş ve 37 yaşında iken 1903 yılında ölmüş olan Ayşe Sıdıka Hanım'dır.) Asıl adı Ahmed/ mahlası İlhami'dir. Eyüp'de La'lizade Abdülkadir Efendi iptidai mektebim (ilk okul) bitir" di. Aynı zamanda babasından hıfza çalışarak (Hafız) oldu. Bu sırada 12 yaşlarında idi. Daha sonraları Kumbarhane baş imamı Reisiü'l-Kurra Süleyman Efendi'den Kur'an'ın kıraat ilmi olan Seb'a-Aşere-Takrib'den icazet almıştır, icazeti aldığı zaman 17 yaşında olduğuna göre hocasına uzun zaman devam ettiği ortaya çıkar. Babasından Sülüs ve Nesih yazı şekillerim de öğrenmiş olan Ahmed Efendi, bir süre askeri rüşdiyeye de devam etmiş, sonra bu öğrenimim yarım bırakmıştır.1892 yıllarında Eyüp ders-i amlarından (evvelce talebeye, medreseliye, herkese ders vermeye yetkili bulunan kimse, cami hocası) Hoca Raik Efendi den Îslam dininin ilimlerim ve bu arada da Arab dilini en iyi şekilde öğrenerek icazet almıştır.

Birçok okullarda musiki öğretmenliği yapmış olan Hafız Ahmed Efendi, Sultan Abdülaziz'in oğlu Şehzade Seyfeddin Efendi'nin imamlığını yapar, ramazanda Şehzadenin malikanesinde teravih namazı kıldırırdı. Sultan Vahideddin'in de baş mevlidhanı idi. Alh hafıza icazet vermiştir. Bunlardan Eyüp Camii baş imamı Hafız Ahmed 1978 yılında iken halen hayatta bulunuyordu. 25 Temmuz 1941'de Reisü'l-Kurra olan Zekaizade Ahmed Efendi, ölümüne kadar bu unvanın sahibi olmuştur.

Naciye hanımla evli idi. Bu evlilikten ikisi kız, biri erkek üç evlatları olmuştur. tik evlat küçük yaşlarında iken ölmüştür, ikinci evlat Fatma Misbah Hanım' dır. Erkek evlat ise, Abdülhalim Irsoy'dur. Hafız Ahmed Efendi, doğduğu mahallede, Cedid Ali Paşa mahallesinde, mescidin yanındaki evde otururdu. Son derece zarif, haysiyetli, halis bir İstanbul beyefendisiydi. Ömrünün sonlarında kalbinden rahatsızdı. 13 Ağustos 1943 tarihinde Allah'ına kavuşmuş ve 14 Ağustos 1943'de Eyüp camiinde namazı kılınan cenazesi Eyüp-Gümüşsuyu'nda Kaşgari tekkesi yakınında bulunan babasının mezarı yanma gömülmüştür. Ce- nazesi kalkacağı gün Belediye konservatuarında prova olması sebebiyle hocaya son görevlerim yapmak üzere sadece iki kişi, Sadi Işılay ve Artaki Candan, cenazeye katılmışlardır.

Musikimizde önce babasının adı söylenerek Zekaizade Hafız Ahmed Efendi, diye anılan bu kudretli ve büyük musikişinas daha küçük yaşlarında iken sesi gayet güzel ve fevkalade kabiliyetli olduğundan babası Zekai Dede'den dini ve din dışı klasik musikimizin eserlerim meşketmeye başladı. Daha sonra Bahariye Mevlevihanesi şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede'den de ney meşketmiş ve Farsça dersleri almıştır. 24.11.1897 tarihinde babasının ölümü üzerine Bahariye Mevlevihanesi kudümzenbaşılığı makamına getirildi. Aynı tarihte Darüşşafaka okulunda babasının yerine musiki öğretmenliği görevini üstlendi. Hafız Ahmed Efendi, kendisinden meşketmeye gelen neyzen Emin Efendi'den Hamparsum notasını öğrenmiş, bununla yetinmeyerek babasının öğrencisi ve kendisinin yakın arkadaşı olan Rauf Yekta Bey'den de batı notasını öğrenmiştir.

1914 yılında, İstanbul şehremanetine bağlı olan Darü'l-Bedayi musiki kısmına muallim-i evvel (baş muallim) olmuş, iki yıl sonra Darü'l-Bedayi'nin musiki bölümü kaldırılmış ve 1916'da Darü'l-Elhan kurularak buranın baş öğretmeni olarak görevlendirilmiştir. Bu kuruluş da, pek çok eserin orijinalitesi bozulmadan yaşatılmasına Ahmed Efendi'nin üstün gayretleri sebep olmuştur. Babasının Hammamizade İsmail Dede Efendi ve Dellalzade İsmail Efendi'den kendi eserlerim ve diğer birçok klasik eseri bizzat meşketmiş olması ve Hafız Ahmed Efendi'nin de bu eserleri hiçbir değişikliğe uğramadan babasından geçmiş olması sebebiyle eserler orijinal niteliklerim kaybetmemiştir. Dede, Dellalzade ve Zekai Dede ile kendisinden sonra gelen jenerasyon arasında bu yönden çok önemli bir bağ olmuş ve hatta birçok eserin günümüze kadar bozulmadan gelmesini sağlamıştır. Darü'l-Elhan'dan bir süre sonra istifa eden Ahmed Efendi'nin istifasının ilginç bir hikayesi vardır:

Darü'l-Elhan'da Yegah faslı geçilir ve Dellalzade'nin: "Gönül ki aşk ile pür-sinede hazine bulur" güfteli Zencir usulündeki bestesi meşkedilirken (Aşk ile) kelimelerinin melodi ile ifadesindeki (Fa) notası için reis Ziya Paşa (Eviç perdesidir), Hafız Ahmed Efendi ise (Acem perdecidir) diye ısrar etmişler; ancak Ziya Paşa'mn (Eviç perdesidir) diye diretmesi üzerine hoca, reise karşı gelmeyip 10 altın olan maaşını terk ederek istifa etmiştir. Kendisine soranlara istifa sebebini şöyle açıklamıştır:

"Bu eseri pederim, Dellalzade İsmail Efendi'den meşketmiştir. Ben de pederimden meşkettim. Peder merhum, besteyi meşkederken (Aman Hafız dikkat et! Vehleten Eviç gibi geliyorsa da Acem perdesidir) diye ikazda bulunmuştu. Ben bu perdeyi eviç okursam Dellalzade ile Zekai Dene'n in rühlan muazzeb olur."

Bu olay Hafız Ahmed Efendi'nin musikideki titizliğine, şahsiyetine ve haysiyetine düşkünlüğüne en güzel delildir. Bir süre sonra Ziya Paşa reislikten ayrılınca hoca yeniden görevine dönmüştür. Darü'l-Elhan'ın İstanbul Belediye Konservatuarı'na dönüşmesiyle (Konservatuar Eski Eserleri Derleme Heyeti Üyesi) olarak görev almış ve bu görevi de l Mart 1937 tarihinde konservatuarın Türk musikisi kısminin kapatılmasına kadar devam etmiştir. Konservatuardaki çalışma arkadaşları: Rauf Yekta Bey, Ali Rifat Çağatay, Ali Rifat Bey ölünce yerine Dr. Suphi Ezgi, Rauf Bey ölünce de yerine Mesut Cemil Bey olmuştur. Bugün klasik eserler konusunda başvuracağımız en önemli kaynaklardan biri olan ve önceleri Darü'l-Elhan Külliyatı diye yayınlanmaya başlayan, daha sonraları ise Konservatuar Klasikleri adı ile yayınlanmasına devam edilen 180 parça klasik musiki eserini Hafız Ahmed Efendi okumuş/ Rauf Yekta Bey ise notalarım yazmıştır. Aynı kuruluşun yayınladığı ilahiler - Bektaşi Nefesleri - Mevlevi Ayinleri (41 adet) - Zekai Dede Külliyatı (bu eser de üç cilttir) - başta Hafız Ahmed Efendi olmak üzere yukarıda isimlerim saydığımız değerli musikişinaslarımızın eserleridir.

Resmi görevleri dışında özel dersler de vermiştir. Sadrazam Said Halim Paşa'nın yalısına haftada iki gün giderek paşanın müezzini Hafız Kamil'e meşketmiştir. Ayrıca yetiştirdiği öğrencileri arasında: Tanburi Hafız Kemal Batanay, Dr. Osman şevki Uludağ, Dr. Rasim Ferid Bey, Tanburi Dürrü Turan, Mehmed Münir Kökten (ablası Ayşe Sıdıka hanımın oğludur), Münir Nureddin Selçuk, Sadeddin Heper, seçkin olanlarıdır.

Bestekarlığına gelince:

Babasının ayarında olmasa bile klasik Türk musikisi ekolunun iyi bir temsilcisi olup 300 kadar eser vermiştir. Hafız Ahmed Efendi, ilk eserini Sultaniyegah makamında ve yürük semai usulünde bir nakış bestelemekle vermiştir. Cüftesi:

" Ufk-ı emelim kapladı çoktan beri ülfet "

mısra'ı ile başlayan bu eseri babasına okumuş ve babası pek beğenip kendisine bir gümüş Mecidiye ödül vermiştir.

Bestelediği eserleri dini ve din dışı olmak üzere iki türdür. Dini eserleri 50 adet kadardır, ilahileri (Tevşih-Cumhurr-Şuğul-Tesbih) gibi çeşitli şekillerdedir. Bütün bu ilahiler geleneğe uygun olarak bestelenmişlerdir. Ayrıca iki Mevlevi Ayin'i vardır. Bayatibuselik ve Müstear makamlarından bestelenmiş olan bu ayinler, ayin formuna en uygun üslupta bestelenmiş çok güzel eserlerdir. Her iki ayinde de bazı özellikler vardır. Bayatibuselik Ayin'de: Bayatibuselik, Buse- lik, Bayati, Karcığar, Sababuselik, Acemkürdi, Acem, Gerdaniye makamları kullanılmış ve Karcığar makamı ile son bulmuştur. Müstear Ayin-i şerif ise: Üçüncü selamda Evsat usulü kullanılmıştır. Hemen belirtelim ki bu bir özelliktir. Zira, diğer Ayinlerin üçüncü selamlarında Devr-i Kebir ve Frenkçin usulleri kullanılması adet olmuştur. Sadece iki ayinde (Yenikapı Şeyhi Mehmed Celaleddin Dede'nin Dügah ve Nayi Osman Dede'nin Hicaz ayinlerinde) Düyek, bir ayinde de (Hammamizade İsmail Dedenin Bestenigar ayininde) Darb isimli usuller kullanılmıştır.

Din dışı cscrlerine gelince: Sağlam teknikli, zarif, hisli, coşkun ve canlı eserlerdir. Klasik üslüpdan da hiç ayrılmamıştır.

Zekaizade Hafız Ahmed Efendi'nin ölmüş olan bazı eserleri yeniden hayata kavuşturmakla da Türk musikisine büyük hizmetleri geçmiştir, işte bazı misaller:

Dede'nin Lenk Fahte usulündeki Şehnazbuselik Beste'si unutulmuş, dolayısıyla ölmüştür. Ahmed Efendi, bunu yeniden ve Dede'nin üslubuyla veya bu üsluba en yakın şekilde yeniden bestelemiş, ancak üzerine yine Dede'nin adım yazmıştır. Mushaf demek hatadır ol safha-i cemaie. Yine Dede'nin: Gonca-i hurşidine şebnem kadar yar olmadık mısra'ı ile başlayan Hicaz Hümayun, Devr-i Revan Beste'si ve yine Dede'nin Hicaz Hümayun ağır semaisi:

" Etmezem ikrar-ı aşkı saklarım canım gibi"

eserler. Hafız Ahmed Efendi'nin bestelediği, önce de söylediğimiz gibi üzerine Dede'nin ismini yazıp, unutulmaktan, ölmekten kurtardığı eserlerdir.

Ahmed Efendi'nin bazı özelliklerinden de bahsetmek yerinde olur. Dini musikiyi din dışı musikiden daha fazla önemsemiş, daima birinci planda tutmuştur. Bu konuda, son derece titizdi. Hayatında hiçbir zaman madde ile fazla uğraşmamıştır. Bu arada şunu da belirtelim ki: Kendisiyle aynı zamanda yaşamış bir başka Hafız Ahmed Efendi, vardır. Ancak buna "Gazelhan Hafız Ahmed" derlerdi. Plaklara bir hayli klasik eser ve gazeller okumuştur. Bazı kayıtlarda her iki Ahmed Efendi karıştırılmaktadır. Zekaizade'nin plaklara gazel okuduğu, klasik eser okuduğu gerçek değildir. Zekaizade Hafız Ahmed Efendi, mutlak kulak (oreille absolu) sahibi idi. Şehir hattı vapurlarının düdüklerinden tanır ve bunların öttükleri zamanda hangi akordda hangi perdeyi tuttuğunu söylerdi. Bu durumun çok kereler denendiğini ve her seferinde de diyapazon kadar net cevaplar alındığını Sadeddin Heper hocamdan dinlemiştim.

Kaynak : Aksüt, Sadun. Türk Musikisinin 100 Bestekarı , İstanbul, 1993

İlgili konular

ahmet irsoy

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Hahutzade Ahmet Nuri Efendi
3 yıl önce

Hahutzade Ahmet Nuri Efendi (ya da Hahozade) TBMM 1. Dönem'de Batum milletvekilliği yapmış, Meclis'in en genç milletvekillerinden biri olmuştur. 1887'de...

Hahutzade Ahmet Nuri Efendi, 11 Eylül, 13 Temmuz, 1887, 1919, 1920, 1922, 3 Haziran, 4 Mart, 9 Eylül, Batum
Ahmet Kemali Efendi Çeşmesi
7 yıl önce

Ahmet Kemali Efendi Çeşmesi, Rumeli Kazaskeri, Padişah Başimamı ve aynı zamanda bestekâr olan Ahmet Kemali Efendi tarafından 1812 yılında İstanbul,Sarıyer'de...

Selanikli Ahmet Efendi
3 yıl önce

Selanikli Ahmet Efendi (d. 1868, Selanik - ö. 4 Aralık 1927, İstanbul), Türk bestekâr, hanende ve udî. 1868'de Selanik'te doğdu. Dayısının yanında berber...

Selanikli Ahmet Efendi, 1870, 1928, Biyografi, Müzisyen, Selanik, Taslak, Türk, İstanbul
Felâtun Bey ile Râkım Efendi
7 yıl önce

Felâtun Bey ile Râkım Efendi veya Felâtun Bey'le Râkım Efendi, Ahmet Mithat Efendi'nin 1875 yılında yazdığı romandır. Tanzimat'ı takiben ortaya çıkan ilk...

Vasıf Efendi
7 yıl önce

Vasıf Efendi (d. ?, Bağdat - ö. 1806, İstanbul), Osmanlı devlet adamı, tarihçi ve yazar. Ahmet Vasıf Efendi, Akdeniz güvenliğini sağlamak için İbya...

Zenbilli Ali Efendi
7 yıl önce

Zenbilli Ali Efendi ismini almıştır. Fıkıh alanında Muhtaratü’l Feteva adlı bir eser yazmıştır. ^ a b Es-Seyyid Hayrullâh Nedim Efendi, (1323) Şeyhülislam...

Feyzullah Efendi
7 yıl önce

tarafından azledilip Eğriboz'a sürgün edildi. Fakat Feyzullah Efendi büyük oğlu Fethullah Efendi ile Edirne'den ayrılıp yola çıktığında arkasından ihtilalciler...

Kurukahveci Mehmet Efendi
7 yıl önce

Kurukahveci Mehmet Efendi, 1871 yılında Fatih, İstanbul da Mehmet Efendi tarafından kurulmuş Türkiye'nin en eski işletmelerinden Türk Kahvesinin en tanınan...

Kurukahveci Mehmet Efendi, 1857, 1871, Fatih, Kahve, Türk Kahvesi, İstanbul