Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi (Grundlegung zur Metaphysik der Sitten) 100 sayfayı aşmayan oldukça kısa bir metin olmasına rağmen Immanuel Kant'ın ahlak felsefesinin temellerini ortaya koyduğu en önemli metindir. Ahlak felsefesi alanında sistematik bir eser hazırlama girişiminden ilk kez 1768'de bahseden Kant, yazımına 1783 yılında başladığı eserin ilk baskısını 1785 tarihinde, en önemli eseri kabul edilen Saf Aklın Eleştirisi'nden dört yıl sonra yaptı. Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi aslen Pratik Aklın Eleştirisi'ne hazırlık olarak düşünülmüştü. Bu eserde ortaya konan ahlak felsefesinin esasları Pratik Aklın Eleştirisi'nde ve geç bir dönemde yazdığı Ahlak Metafiziği'nde (Metaphysik der Sitten) geniş biçimde açıklanır ve incelenir.
Eser Türkçede ilk kez tam metin olarak 1982 yılında, Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi'nin çevirisiyle, Almanca aslı ile birlikte Hacettepe Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı, aynı metnin daha sonraki baskıları Türkiye Felsefe Kurumu tarafından yapıldı. Prof. Dr. Nejat Bozkurt tarafından yapılmış bir diğer çeviri ise, 1984 tarihli Seçilmiş Yazılar başlıklı bir kitapta, Kant'ın diğer bazı yazılarıyla beraber Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı.
Walter Kaufmann’a göre Kant özerklik anlayışını ve ahlaksal akılcılığını ilk kez Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi eserinde geliştirir. Kant’ın bu metindeki temel sorusu, özerklik ve özgür istenç belirlenimci bir Newton evreninde nasıl olanaklıdır sorusuydu. Saf Aklın Eleştirisi’nde özgürlüğün bir imkân olarak varlığını ortaya koyan Kant, Pratik Aklın Eleştirisi’nde ise özgürlüğün pozitif olarak varlığını gösterecek ve “ne yapmalıyım?” sorusuna yanıt arayacaktı. Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi ise bu iki metin arasındaki geçişi sağlamakta ve deneyden bağımsız bir ahlak metafiziğinin temel ilkelerini ortaya koymaya çalışmaktadır.
Dolayısıyla Ahlak Metafiziğinin Temelleri, Kant'ın etik sistemini ortaya koyduğu bir metin olmakla birlikte, tek başına bu sistemi bütünüyle anlamak için yeterli değildir. Roger J. Sullivan, Saf Aklın Eleştirisi başta olmak üzere diğer iki kritiğin, Saf Aklın Sınırları Dahilinde Din (Die Religion innerhalb der Grenzen der Bloßen Vernunft) ve Türkçeye çevrilmemiş olan Ahlak Metafiziği adlı eserinin yanı sıra siyaset felsefesine dair metinlerinin de eşit öneme sahip olduğunu dile getirir.
Kitap önsöz ve üç bölümden oluşur. Bu bölümlerin başlıkları şöyledir:
1. Ahlaka ilişkin sıradan akıl bilgisinden felsefi olana geçiş.
2. Yaygın ahlak felsefesinden ahlak metafiziğine geçiş
3. Ahlak metafiziğinden saf pratik aklın eleştirisine doğru son adım.
Önsözde felsefeyi Mantık, Fizik ve Etik olarak üç bölüme ayıran Kant’a göre felsefenin birinci konusu olan mantık biçimseldir ve anlama yetisiyle, aklın biçimiyle ve düşünmenin genel kurallarıyla uğraşır. Belirli nesneler ve bu nesnelerin bağlı olduğu yasalarla ilgili olan içerikli felsefe ise Fizik ve Etik olarak ikiye ayrılır; Fizik doğa yasalarıyla Etik ise özgürlüğün yasalarıyla ilgilenir. Etik de deneysel ve a priori olmak üzere ikiye ayrılır; deneysel kısım Kant’a göre Pratik Antropolojidir, etiğin akılsal kısmı ise Ahlak olarak adlandırılır.
Kant Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi'nde deneyden, pratik antropolojiden tamamen arındırılmış saf bir ahlak felsefesinin imkânını araştırır. “Yükümlülük nedeni insanın doğal yapısında ya da içinde bulunduğu dünyanın koşullarında değil, a priori olarak doğrudan doğruya saf aklın kavramlarında aranmalıdır.” Ahlakı bu şekilde deneye dayanan bütün verilerden yalıtarak yalnızca a priori ilkeler üzerinden kurma çabası, temellerini deneyin ilkelerinde bulan her türlü buyruğun ancak pratik kural olarak adlandırılması gerektiğini; ahlak yasasının ise, insana akıl sahibi bir varlık olması hasebiyle akıl tarafından dikte edilen a priori ilkeler olduğunu öne sürmek demektir. Kendi sözleriyle ifade edecek olursak, “Ahlak Metafiziğinin işi, olanaklı bir saf istemenin idesini ve ilkelerini araştırmaktır. Elinizdeki Temellendirme, ahlaklılığın en yüksek ilkesinin aranıp bulunmasından ve saptanmasından öte bir şey değildir; kendi başına, kendi amacı bakımından bir bütün oluşturur ve diğer bütün ahlak araştırmalarından ayrılması gereken bir iştir.”