Afrikalı Leo`` (ya da Leon), ünlü Lübnanlı yazar; Amin Maalouf`un en ünlü romanlarindan biridir. 1986`da yayımlanan ve aynı yıl Fransız - Arap Dostluk Ödülü`nü kazanan Amin Maalouf`un ilk romanı ünvanına sahiptir. Leon, günümüzde de bir "klasik" olarak kabul edilmektedir.
Kitabın Özeti
spoiler "Ben,Hasan tartıcıbaşı Muhammed`in oğlu,ben,Giovanni Leone de Medici;bir berberin sünnet ettiği,bir papanın vaftiz ettiği bena€¦ Benim Arapça, Türkçe, Kastilya dili, Berberi dili, İbranice, Latince, sokak İtalyanca`sı konuştuğumu duyacaksınız; çünkü bütün diller ve dualar benim dillerim ve benim dualarım fakat ben hiçbirine ait değilim. Ben yalnızca Tanrıya ve dünyaya aidim; ve yakında bir gün yine onlara döneceğim” cumlesiyle basliyor Afrikalı Leo.Roman boyunca ana karakter, Hasan`ın çektiği zorlukları ve yaşadığı ilginç olayları tarihsel olaylarla birlikte gözler önüne seriyor. Kitabın bazı yerlerinden tarihin gerçek ve acı dolu yanları,bazı yerlerinden Hasan`ın mutluluğu,burukluğu ve geçirdiği o zor yolculuklar anlatılıyor. Hasan hayatı boyunca Granada`dan başlayarak sırasıyla Fas,Kahire ve Roma`ya doğru tarihsel ve anlamlı bir yolculuk yapıyor.Bu yolculuklar sırasında Hasan bir çok savaşa ve ilginç olaylara tanık oluyor.Kimi zaman şaşırıyor kimi zaman üzülüyor.Fakat sonuçta bir çok kişiliğe bürünerek hayatın bir çok farklı yanını tanıma şansı buluyor.
Kitap Hasan`ın o sıralar Müslümanların elinde olan Endülüs`te Granada`da doğmasıyla başlıyor.Hasan`ın doğduğu sıralarda Endülüs`ü sultan Ebu`l Hasan Ali yönetmekteydi. Fakat sultan fazla böbürlenen bir kişiydi. Endülüs`ün sorunlarıyla ilgilenmeyip sorumsuz davranıyordu. Kendini eğlenceye adamıştı. Her gün yandaşlarıyla beraber Elhamra sarayında köle kızların danslarıyla eğlenip,şarapla kafa bulup tüm Endülüs`ün sorunlarını boş veriyordu. Dünyaya gücünü göstermek için iki günde bir,iki haftada bir askerlerine gösterişli yürüyüşler yaptırıyordu.Bu ilgisizlik yüzünden sokakları sarhoşlar dolduruyor,hırsızlıklar çoğalıyor,gençler çeteler oluşturuyor ve kanlı çatışmalar yaşanıyordu. Halk ise çaresizdi çareyi muskalarda ve büyülerde arıyordu. Kadınların herhangi bir hakkı yoktu, doğurdukları çocuğa göre muamele yapılıyordu.Erkek çocuk doğurursa kocalarının gözünde değer kazanıyor,kız çocuk doğurursa değer kaybediyordu. Erkekler bir çok kadınla evlenebiliyordu.
Hasan`ın ailesi de bu kaderi paylaşıyordu.Hasan`ın annesi Selma`nın olmasına rağmen Hasan`ın babası Muhammed Mursiya yakınlarında yapılan bir baskında örgülü siyah saçlı Hıristiyan bir kızı askerlerden satın alıp eve getirmişti.Adınıda Verda olarak değiştirmişti. Bir süre sonra Verda ve Selma yarışmaya başlamışlardı.İkisi de hamileydi.Acaba ilk önce hangisi erkek çocuk doğurup Muhammed`in gözünde değer kazanacaktı.Eğer ikisi de erkek çocuk doğurursa hangisinin daha önce doğurduğu ön plana çıkıyordu. Bunun sonucunda Verda ilk bebeği doğurdu fakat bebek kızdı.Kızın adını Meryem koydular. Muhammed Meryem`e zor bakıyordu.Gözlerini artık “seni yanıltmayaca- ğım” diyen Selma`ya çevirmişti ve sonunda Selma Hasan adında erkek bir çocuk doğurdu.Artık Selma Muhammed`in gözünde büyük bir değer kazanmıştı. Muhammed doğumun ardından Hasan`ı sünnet ettirdi ve büyük bir şölen düzenletti. Fakat aynı önemi kızı Meryem`e vermemişti çünkü o zamanın Granada`sında kadınlara önem verilmiyordu.
O sıralar Endülüs`ün kuzeyinde Aragon kralı Fernando`nun ve Kastilya-Leon kraliçesi İsabel`in evlenmesiyle Hıristiyanlar arasında birlik kurulmuştu. Sarayın en ileri görüşlü danışmanlarının uyarısına karşın Ebu`l Hasan hiç kimseyi dinlemeyip sırf gösteriş olsun diye Hıristiyanlara savaş açtı. Önce halk bunu sevinç gösterileriyle karşıladı fakat daha sonra Ebu`l Hasan Müslümanları kazanma olasılığı düşük bir savaşa sokmakla suçlandı.Ardından Hıristiyanlar ele geçirilmesi en zor kale gibi görünen Ahlama Kalesini aldılar.Bu olaydan tam iki yüz gün sonra Ebu`l Hasan,bundan uzun bir süre önce Komares Kalesine kapattığı oğlu Boabdil tarafından tahttan indirildi.Bunun üzerine yaşlı sultan yenilgiyi kabul etmeyip yandaşlarıyla Malaga`ya kaçtı. Kastilyalıların sevinç gösterisi karşısında Endülüs`te iç savaş başlamış oldu. Bu devrime karşın Boabdil`in de babasında pek farkı yoktu. O da bir tek kendini düşünüyordu ve çok korkaktı. Boabdil başa geçtikten sonra da yenilgiler devam etti. Müslümanlar art arda Cebelitarık,Ronda,Marbela,Malaga ve daha bir çok yeri savaşlarda kaybetti. Müslümanların artık elinde sadece Granada kalmıştı.Bütün Granada`da açlık ve sefalet yaşanıyordu. her şeyin fiyatı et hariç artmıştı.Her şeyin pahalanmasının nedeni ise Kastilyalıların ticaret yollarını ele geçirmesiydi. Granada`ya buğday,arpa gibi önemli gereksinimler gelemiyordu. Bir tek et ucuzdu çünkü düşmanın eline geçmesin diye bütün hayvanlar kesilmişti. Bir süre sonra Boabdil Granada`nın en önemli kişileri ve içinde Muhammed`in de bulunduğu bir toplantı yapılmasına karar verildi. Toplantıda Granada`nın durumu ele alındı ve sonuç olarak Granada`nın Kastilyalılara teslim edilmesi çıktı. Bunun temel nedeni ise Boabdil`in vezirinin Fernondo ile yaptığı gizli görüşmeydi.Bu görüşmeye göre Granada`nın teslimi zaten önceden belirlenmişti.Bu toplantıda ise halkın önemli kişilerine Granada`nın durumu açıklanmıştı.Bu teslim karşılığında Fernando Müslümanların göç etmesine ve rahatça yaşamasına izin verecekti. Bir süre sonra Kastilyalılar Granada`ya girdi. Bütün halk korku içindeyi.Halktan bazıları göç etmiş bazıları ise göç etmemesine rağmen utançtan evlerinden çıkamıyordu. Hasan`ın ailesi ise aynı durumdaydı. Birgün Verda ve Selma Muhammed`i dışarı çıkmaya ikna etti fakat dışarı çıktıklarında Verda asker olan abisini gördü.Bunun üzerine abisi onu yanına alıp ger götürmek istedi.Böylelikle Verda Muhammed`den ayrılmak zorunda kalmıştı.Muhammed uzun süre yas tuttu fakat Verda`yı bir daha göremedi. Selma`nında ısrarıyla ve zor şartlar nedeniyle Fas`a göç etmeye karar verdi.Selma,Hasan ve birçok kişiyle beraber küçük bir gemiye binerek Fas`a doğru yol göç etmeye başladı.