Abbas Bin Abdülmuttalib
Kısaca: Eshab-ı kiramdan ve Peygamber efendimizin amcalarından. Abdülmuttalib'in en küçük oğlu. Peygamber efendimizin doğumundan iki veya üç yıl önce Mekke'de doğdu. ...devamı ☟
Peygamber Efendimiz, annesinin vefatından sonra dedesi Abdülmuttalib'in yanında kaldığı sırada, hazret-i Abbas ile birlikte büyüdü. Gençliğinde ticaretle uğraşan Abbas bin Abdülmuttalib, Peygamber efendimiz İslamiyeti anlatmaya başlayınca, karşı çıkmayıp, akrabalık gayretiyle O’na yardımda bulundu. Müslüman olmadığı halde Akabe biatinde Peygamber efendimizin yanında bulunup, orada te’sirli konuşmalar yaptı. Müslüman olmadan önce Kabe’yi ziyarete gelen hacılara su dağıtma "sikaye" ve onlara yemek verme "rifade" ve Kabe'nin tamiri vazifelerini yapardı. Müslüman olduktan sonra da bu vazifeleri devam ettirdi. Bedr Savaşına istemiyerek, Mekke’den kafirlerle birlikte geldi. Savaşta müslümanlar zafer kazanınca esir edilip, Medine'ye götürüldü. Kendisi ve kardeşinin oğulları için para verip kurtuldu. O yıl iman etmekle şereflendi. Müslüman olunca, Peygamber efendimiz onu Mekke'de vazifelendirdi. Mekke'de Müslümanlar onun himayesinde rahat ettiler. Mekke fethi hazırlıklarının tamamlandığı sırada Medine'ye hicret yani göç etmek için yola çıktı. Zülhuleyfe denilen yerde Resulullah'a kavuştu. Ailesini Medine'ye gönderip, Mekke’nin fethinde Peygamber efendimizin yanında bulundu. Peygamber efendimiz ona; "Ey Abbas! Ben peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi sen de muhacirlerin sonuncususun." buyurdu.
Mekke'nin fethinden sonra yapılan Huneyn Gazasında da bulunan hazret-i Abbas, Peygamber efendimiz vefat edinceye kadar O’nun yanından ayrılmadı. Peygamber efendimiz vefat edince, cenaze tekfin ve gasl (yıkama) işleriyle ilgilendi. Hazret-i Ali yıkadı, hazret-i Abbas ve oğulları su döktüler. Kefenledikten sonra, hazret-i Aişe'nin odasına defnettiler. Hazret-i Ebu Bekr, Ömer ve Osman, halifelik zamanlarında hazret-i Abbas'a büyük ilgi ve hürmet gösterdiler. Hazret-i Ömer fetihlerden elde edilen ganimetlerden hazret-i Abbas'a hisse ayırdı. Hazret-i Ömer, Mescid-i Nebevi'yi genişletmek isteyince, Abbas genişletme sahasında olan evini ve yerini hediye etti. Hazret-i Ömer'in halifeliği zamanında Medine'de kuraklık olunca, hazret-i Ömer; "Ya Rabbi! Resulullah'ın amcası hürmetine sana yalvarıyor ve onun hürmeti için senden mağfiret ve ihsan diliyoruz.” diye Abbas bin Abdülmuttalib'i vesile ederek dua etti. Halifenin emriyle o da dua edip, duası bereketiyle, daha duası bitmeden yağmur yağdı. Yağmur neticesinde meydana gelen seller sebebiyle Medine sokaklarından geçilemez oldu.
Abbas radıyallahü anh ömrünün sonuna doğru göremez oldu. Hazret-i Osman'ın şehid edilmesinden evvel Medine-i münevverede vefat etti. Cenaze namazını hazret-i Osman kıldırdı. Cennet-ül-Baki Kabristanına defnedildi.
Hazret-i Abbas, beyaz tenli, güzel yüzlü, yakışıklı, iri yapılı ve uzunca boylu idi. Sesi pek kuvvetli ve gür idi. Peygamber efendimize yakınlığı ve faziletlerinin çokluğundan dolayı herkes tarafından sevilir, sayılır ve hürmet edilirdi. Çok zengin ve cömert olup, ikram ve ihsanları boldu. Köleleri satın alıp hürriyetine kavuştururdu. Yakın akrabayı ziyaret etmeğe dikkat eder, muhtac olanlara yardımda bulunurdu. Kızlarından başka on erkek evladı vardı. Bunlardan Abdullah bin Abbas ilimde çok yüksekti. Abbasi halifeleri hazret-i Abbas'ın soyundandır.
Peygamber Efendimiz onun üstünlüğüyle ilgili olarak buyurdu ki:Abbas bendendir. Ben Abbas'danım.Abbas amcamdır. Beni korumuştur. Ona eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bu, Abdülmuttalib oğlu Abbas'tır. Kureyş'te en cömerd ve akrabalık bağlarına en saygılı olandır. Abbasoğullarından melikler olacak, ümmetimin başına geçecekler, Allahü teala dini onlarla aziz ve hakim kılacak. Abbas radıyallahü anh buyurdu ki: "Kendisine iyilik yaptığım hiç kimsenin kötülüğünü görmedim. Kendisine kötülük yaptığım hiç kimsenin de iyiliğini görmedim. Onun için herkese iyilik ve ihsanda bulunun. Çünkü bunlar sizi kötülüğün zararlarından korur." Hazret-i Abbas, Peygamber efendimizden otuz beş hadis-i şerif rivayet etti. Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır: Rab olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, peygamber olarak da Muhammed'i (aleyhisselam) kabul eden, imanın tadını tadar. Allah korkusundan mü'minin kalbi ürperdiği vakit, ağacın yaprakları düşer gibi günahları dökülür.
Bu konuda henüz görüş yok.