Jaures 3 Eylül 1859`da Castres`da doğdu. Ailesi orta halli burjuvalardandı. Amiral olan kardeşi Louis Jaures gibi, o da, Castres Koleji`nde burslu okudu. Çok parlak bir öğrenciydi. Genel müfettişlerden M. Deltour`un dikkatini çekti. Deltour onu Paris`te Saint-Barbe Kolleji`ne aldırdı. Jaures orada Lous-le-grand Lisesinin derslerine devam etti ve Ecole Normale Superieur`e (yüksek öğretim okuluna) hazırlandı. 1878`de birincilik kazandı. 1871`de felsefe öğretmenliği sınavında üçüncü oldu; ikinci Henri Bergson, birinci Lesbazeilles olmuştu.
1881`den 1883`e kadar Albi Lisesi`nde felsefe öğretmenliği yaptı. 1883`ten 1885`e değin Toulouse Üniversitesi`nde konferanslar verdi. Ayrıca, ateşli bir biçimde siyasetlede ilgileniyordu. 1885`te Tarn milletvekili seçildi. Daha ilk günlerde Meclis`te ilgiyi üstüne çekti. Her ne kadar cumhuriyetçi etiketini taşıyor ve merkez solda oturduysa da, çokluk, oyunu ileri solcularla birlikte kullanıyordu. böylece sosyalizm Jaures`i kazanmaya başlamış oluyordu. 1889`da seçimleri kaybetti. Yeniden Edebiyat Fakültesi`ndeki yerine döndü. Önce konferans öğretmenliği yaptı, sonra profesör oldu. Bu sırada iki doktora tezi hazırladı: Biri Fransızca ``De la rí©alití© du monde sensible`` (Duyulan Dünyanın Gerçekliği), öbürü Latince ``Les Orgines du socialisme chez Luther, Kant, Fichte, Hegel`` (Luther, Kant, Fiche ve hegel`de Sosyalizm`in Kökenleri). Fakat siyaseti bırakmadı.Depeche gazetesine yazı yazdı. Toulouse Belediye Meclisine üye seçildi ve Halk Eğitim Dairesi Müdür Yardımcılığına getirildi.
1892`de, Charmaux maden işçilerinin grevinden sonra, Tarn`ın gerici milletvekili seçildi. Bunu üzerine, işçiler adaylığa Jaures`i seçtiler. 20 ocak 1893`te milletvekili oldu. Bu kez doğrudan doğruya Sosyalist Parti`ye bağlandı. Altı ay sonra yapılan seçimlerde yeniden seçildi. Mecliste 50 kişilik sosyalist grup toplamış bulunuyordu. Fransız Parlamontosu`nda ilk kez her sorunda sosyalist öğretininde sesi duyulucaktı. 1893-1898 yılları arasında yasama kurullarında Jules Guesde parlak söylevler verecek, Jaures adı gittikçe yerleşecekti.
Jaures 1898 seçimlerinde yenilgiye uğradı. Drefyus olayı da bu dönemde patlak vermişti. Jaures yiğitçe kavgaya katıldı. Pelite Republique`te yazılar yayımladı (bu yazılar sonra ünlü kitapta toplandı: ``les Preuves``/ Kanıtlar). Cumhuriyet`i milliyetçi gericeler tehdit ediyorlardı. Radikal Rene Waldeck-Rousseau kabineyi kurmuş, sosyalist Alexandre Millerand`ı oraya sokmuştu. Jaures cumhuriyeti tutan bir hükümette bir sosyalistin görev almasını savunuyordu. Bu yüzden, Geuste`cilerle ve Eduart Vailant`ın dostlarıyla büyük tartışmalar girmek zorunda kaldı. Taktik sorunları ile ilgili aşırı görüş ayrılıkları sosyalistlerinbirleşmesine yol açtı. Jaures bu birliğin yorulmaz sanatçısı oldu. 1905`te sosyalist parti birleşti. 1902 genel seçimlerinde Jaures yeniden seçildi. Meclisteki solcu topluluğu birleştirip canlandırdı. topluluk, Combes kabinesinin laiklik yasalarına oy vermesini sağladı. Gelgelelim, 1904 Uluslararası Amsterdam Kurultayı`nda, Hükümete katılmamak kararlaştırıldı. Bunun üzerine, Jaures topluluktan ayrıldı. Bundan sonraki yaşamı, kılavuz olduğu parti`nin yaşamıyla karışacaktır. Sosyalizm uğrunda kavgalarını yürütecek ve barış için yapılan kavga ona `kavgaların en büyüğü` gibi görüncektir. Bu yüzden, azgın milliyetçi(şoven) ve gericilerin öfkesini üstüne çekecektir. Hepsi hınçla ona karşı birleşeceklerdir. Sonunda, bazı yergicilerin (bunların en çaba harcayanı Charles Maurras`idi) kışkıtmalarına kapılan Raove Villain adlı delini tabancalı eli 31 Temmuz 1914`te Jaures`i yere serecektir.
Bu sırada Jaures, Humanite`ye makalesini yazmaya gitmezden önce, birkaç arkadaşıyla birlikte küçük Croissant kahvesinde çabuk çabuk akşam yemeğini yiyordu. Komşu masada oturan kızın fotoğraflarına bakarak gülümsemekteydi. Bu ara iki el ateş sesi duyuldu...
Birkaç saat sonra seferberlik ilan edildi. Böylece halkın bilincinde iki dram birbirine bağlandı. Sanki savaşın dünyada dilediği gibi tepinebilmesi için, bu barış havarisinin uzaklaştırırması gerekmişti. Onun için Anna de Noailles, orduları önünde yere düşen devden söz açarken, 1914`te işçi sınıfının kafasına takılan düşünceye şairane bir biçim vermiş oluyordu.