Hamlet, ilk oynandığı günden (1601) bu yana Shakespeare'in en sevilen ve en iyi tanınan oyunlarından biri olmuştur. Öyle ki, daha yazılışından iki yıl geçmeden bir korsan basımı piyasaya sürülmüş ve bu basım sonraki yıllarda Shakespeare araştırmacılarının başına dert açmış.
Shakespeare'in Hamlet'in konusunu, 1590'dan önce yazılmış bir oyundan aldığı sanılıyor. Shakespeare araştırmacıları bu oyuna "ilk hamlet" adıyla değinirler.
Hamlet son derece uzun (oyunun kesintisiz oynanması altı saatlik bir süreyi gerektirir), oldukça ağır, dili çapraşık, "havası " sürekli değişen, incelikli bir oyun. Oyundaki kişilerden bir bölümü, özellikle Kral Claudius, polonius, Mezarcılar ve Osrick kendilerine özgü bir üslupla konuşurlar.
Oyun, çok yönlü bir eğlence türü olarak tiyatronun iyi bir örneği. Bu anlamda hem çok doyurucu hemde oynanması özel beceriler, hünerler ve hazırlık gerektiren bir oyun sayılır: Bir hayalet, "oyun içinde oyun" delilik sahneleri, bir düello ve ölümler, Hamlet'i ayrıcalıklı kılan öğeler arasında.
Shakespeare bu oyunda da tragedya ile komedyayı bir arada kullanmıştır. Zaman zaman iç içe, yürütür. Ölüm bile hem bir acı hem de eğlence kaynağıdır. Yaşamın ve ölümün, varlığın ve yokluğun anlamı ve değeri sürekli olarak değişen bakış açılarıyla birlikte değişir. Her bir kavram, her bir değer toplumsal ve evrensel ölçütlere göre başka görünümler kazanır.
Prens Hamlet'in yüzyıllar boyu tiyatro seyircisi için çekiciliğini korumuş olması, belkide onun tutarlı, kolayca bir kalıba sokulabilecek bir kişi olmayışında yatar. Hamlet'in kişiliğini yeterince yansıtabilmek için onu, üç ya da dört aktörün birden oynaması gerektiğini söyleyenler olmuştur. Hamlet'in kendine sorduğu sorular arasında belki de her seyirci kendi sorularını tanımış, bulmuşçıkarmış, cevaplarını bulamasa bile, aynı soruların başka nasıl sorulabileceğini, soru sorma, düşünme sanatını görmüştür.
Hamlet'in nasıl bir insan olduğu üzerinde çok konuşulmuş, çok yazılmış olmasına rağmen kişiliği yinede avuçlarda kayar gider. "Sana düşündüklerini kağıda döküp kendini bağlama," der gibidir Hamlet. Yine de, değişik bir iki yönü dile gelebilir belki.
Oyun içinde, davranış ve tepkileri (hem kendine, hem başkalarına karşı) çoğu kez ters ve beklenmedik tepkiler. Özellikle sahnede tek başına yaptığı konuşmalarda duyarlı noktalarının hangileri olduğu ortaya çıkar. Ne var ki, kullandığı üslup gibi, kişiliğide sürekli bir başkalık gösterir. Hamlet'in bu yanı onun için hem bir sorun hem de bir kolaylık: Bir yandan kişiliğini bulamamanın, bilememenin acısıyla kıvranırken, öte yandan esnekliği sayesinde herkese uyabilir, her kılığa girebilir.
Hem acı çeken, hem çektiren ve bunu bildiği halde önüne geçemeyen insanoğlu Hamlet.
Hamlet yanlızca, var olmanın mı yoksa olmamanın mı daha iyi olduğunu değil, var olup olmadığını ve var olmakla olmamanın bir anlam taşıyıp taşımadığını soran kişi. Hamlet, sorularını cevapsız bırakan bir evren karşısında düşünen, düşünmek zorunda olan kişi. Hamlet, yalan dolanla, dolap düzenle, küçük hesaplarla dolu bu dünya ile; beklenmedik kılıklarda anlaşılmaz buyruklar gönderen öteki dünya arasında gidip gelen kişi; insanı aynı anda hem yarı tanrı hemde bir toz parçası gibi görmenin acısıyla bunalan kişi. Oyun içinde ustaca oyun yönetecek ve sergileyecek; soytarıyla soytarı, saraylıyla saraylı, en akıllı kadar akıllı, kusursuz bir deli olabilecek kadar oyunculukla yoğrulmuş, ama bir oyuncunun nasıl olup da kılık, kimlik ve varlık değiştirdiğini kendi kendine soran kişi Hamlet. İnsanın insanlığını bilişinden bu yana belki hep var olmuş; her Hamlet oyununda bir başka Hamlet olarak var olan ve gerçekte var olmayan bir kişi, bir oyuncu, bir "gölge" Hamlet, her efsane gibi, sınırlarından taşmış, kaynağı silmiş bir simge.
HAMLET'İN ÖZETİ
Hamlet, yalın ve evrensel bir motiften - intikam motifinden - giderek, karmaşık ve çok yönlü bir duygu, düşünce ve davranış örgüsünden gelişir. Shakespeare'in çoğu oyununda olduğu gibi, olaylar dizisinin ana çizgileri aldatıcı bir basitlik görünmü verir. Oyun başladığında, kısa bir süre önce ölmüşolan Danimarka Kralı'nın (ölen Kral'ın adı da hamlet'tir) Hayalet'i Hamlet'e görünür ve kendisini kardeşinin öldürdüğünü, sonrada Kraliçe'yle evlendiğini söyler; Hamlet'ten intikam almasını ister. Hamlet, yeni Kral'ın suçlu olup olmadığını, Hayalet'in doğruyu söyleyip söylemediğini, bu işi yapmasının doğru olup olmadığını, ne zaman yapması gerektiğini araştırırken, Kral durumu anlar ve karşı hazırlıklara girişir. Oyunun sonunda Hamlet ve Kral'la birlikte başkalarıda ölür.
Danimarka Prensi Hamlet, babası Danimarka Kral'ının ölümünden sonra derin bir üzüntüye, "melenkoli"ye kapılmıştır. Babasının kardeşi, şimdiki Kral Claudius tahta geçmiş ve Kral'ın ölümü üzerinden daha iki ay geçmeden, Hamlet'in annesi Gertrude'la evlenmiştir.
Babasının Hayalet'i, Hamlet'e görünerek kendisini üldürenin Claudius olduğunu söyler ve öcünü almasını ister:
Eğer babayla oğulun doğal bağını unutmadıysan
Bunu onun yanına bırakmazsın
Hamlet, amacını gizlemek için deli taklidi yapmaya karar verir. Kral'ın adamlarından Polonius, Hamlet'in, kızı Ophelia'ya olan aşkına karşılık bulamadığı için çıldırdığına inanır
Hamlet bir türlü harekete geçemez ve zaman zaman Hayalet'in sözlerinde şüphe etmeye başlar:
Gördüğüm hayalet bir şeytan olabilir:
Şeytanın, istediği biçime girme gücü olduğuna göre.
Bu arada, bir gezici tiyatro kumpanyası oyuncularında, Kral Claudius'un önünde, babasının ölümünü oynamalrını ister.
Evet, oyunda bitiyor herşey,
Kral'ın içini okumanın yolu oyundan geçiyor.
Kral'ın oyun sırasında heyecenlanması ve aşırı etkilenmes, Hamlet'i onun suçlu olduğuna inandırır. Daha sonra Hamlet, annesiyle konuşurken, gizlice kendilerini dinleyen Polonius'u, Kral sanarak öldürür.
Zavallı kendini bilmez, meraklı budala, elveda,
Seni ustanla karıştırdım. Senin de bahtın buymuş.
Kral bu cinayeti gerekçe göstererek Hamlet'i İngiltere'ye gönderir; onunla birlikte giden Rosencrantz ile Guildenstern'e de bir mektup verir. Bu mektupta, İngiltere Kral'ından, Hamlet'i öldürmesi istenmektedir. Hamlet tuzağı öğrenir ve Danimarka'ya geri dönmeyi başarır.
Bu arada Ophelia çıldırır ve bir nehirde boğularak ölür:
Eğilen dallara çelenklerini asmak için tırmanırken
Kötü ruhlu bir dal kırılıvermiş
O da, çiçekten andaçlaryıla birlikte
Gözyaşları içinde ağlayan dereye kağılmış.
Ophelia'nın kardeşi Laertes, öğrenim gördüğü Paris'ten babasının cenazesi için gelir ve intikam almaya yemin eder. Kral da Laertes'i kışkırtır ve Hamlet'le Laertes arasında bir düello düzenler. Bu düelloda Laertes zehirli bir kılıç kullanacaktır. Kral, Hamlet'in ölümünü sağlama bağlamak için bir kupa zehirli içki hazırlar. Düello sırasında Laertes, Hamlet'i zehirli kılıçla yaralar; Kraliçe yanlışlıkla zehirli içkiyi içer ve ölür; dövüşün kızıştığı bir anda zehirli kılıcı eline geçiren Hamlet ölmeden önce hem Laertes'i hemde Kral Claudius'u öldürür.
Bu olaylarda sonra Norveç Prensi Fortinbras Danimarka'ya gelir ve tahta geçerek ülkeye yeniden düzen ve dirlik getirmeyi üstlenir.
Hamlet'in yakın arkadaşı ve sırdaşı Horatio ise geride kalanlara olan biteni anlatacak ve gerekli açıklamaları yapacaktır.
misafir - 9 yıl önce