Şûrâ

Kısaca: Bir işin yürütülmesi için seçilen ve belli vasıfları taşıyan kişilerden meydana gelen danışma meclisi veya bu meclisin toplandığı yer. İslâm târihinde devlet ve millet işlerinin görüşüldüğü, halîfeye veya hükümdara yardımcı olan, idâre edenlerle idâre edilenlerin karşılıklı düşünce ve görüşlerini açıkladıkları, insanlar için en faydalı olanın karara bağlandığı meclislere de şûrâ adı verilmiştir. ...devamı ☟

Bir işin yürütülmesi için seçilen ve belli vasıfları taşıyan kişilerden meydana gelen danışma meclisi veya bu meclisin toplandığı yer. İslam tarihinde devlet ve millet işlerinin görüşüldüğü, halifeye veya hükümdara yardımcı olan, idare edenlerle idare edilenlerin karşılıklı düşünce ve görüşlerini açıkladıkları, insanlar için en faydalı olanın karara bağlandığı meclislere de şura adı verilmiştir.

Arapçada; danışmak, istişare etmek ve meşverette bulunmak, istişarenin yapıldığı yer ve müessese manalarını ifade eden şura, İslamiyette devlet idaresinin temel prensiplerindendir. Fert ve toplum hayatında önemli bir yer tutar ve İslam dininin en önemli emirleri arasında yer alır. Kur’an-ı kerimin Âl-i İmran suresi 159. ayetinde Peygamber efendimize hitab ederek mealen; “...İş hususunda onlarla müşavere et. Bir kere de azmettin mi artık Allah’a güvenip dayan. Çünkü Allah kendine güvenip dayananları sever.” ve Şura suresi 38. ayetinde mealen; “İşleri kendi aralarında şura iledir.” buyurularak şuranın önemi işaret edilmiştir.

Sevgili Peygamberimiz de Kur’an-ı kerimde bildirilmeyen birçok işlerde Eshab-ı kiramın fikirlerine başvurarak, danışmanın ve şuranın önemini işaret buyurmuştur. Mesela, Uhud Savaşından önce, Medine’de kalarak mı, yoksa düşmana karşı şehir dışına çıkarak mı harp edilmesi hususunda Eshab-ı kiramla müşaverede bulundu. Kendisi Medine’de kalarak muharebe etmeyi tercih ettiği halde çoğunluk şehir dışına çıkmayı istediği için düşmana karşı şehir dışına çıktı. Buna benzer birçok hususlarda Eshab-ı kiramla istişare eden Peygamber efendimiz yüce Allah’ın emrine uyduğu gibi kendisinden sonra, Eshab-ı kiram ve Müslümanlara, hakkında kesin delil bulunmayan hususlarda istişarede bulunmaları için örnek oldu. Ayrıca kurduğu İslam Devletinin işlerini yürütmek için, görüşlerine başvurduğu kimselerden meydana gelen bir şura meclisi de kurdu. Bu şura meclisinin üyeleri ilk Muhacirler ve Ensarın ileri gelenlerindendi. Daha sonra bu şura üyelerinin Müslümanlar tarafından seçilmesi veya onlar adına karar verecek bir heyetin seçilmesi şeklinde bir yol tutuldu ve uygulama böyle oldu.

Peygamber efendimizin vefatından sonra ilk halife hazret-i Ebu Bekr şura yoluyla seçildi ve Eshab-ı kiramın hepsi gelip ona biat ettiler. Hazret-i Ebu Bekr, Peygamber efendimiz zamanında toplanıp mushaf haline getirilmemiş olan Kur’an-ı kerimin toplatılıp kitap haline getirilmesine şura yoluyla karar verdi. Vefat etmeden önce diğer Eshab-ı kiramla müşaverede bulunduktan ve onların görüşlerini aldıktan sonra hazret-i Ömer’in kendi yerine halife seçilmesini teklif etti. Şura usulüyle ve istihlaf yani yerine halife tayin etme yoluyla seçilen hazret-i Ömer de halifeliği sırasında pekçok hususta şuraya başvurdu. Onun, Muhacirler ve Ensarın ileri gelenlerinden ve Kureyş’in yaşlılarından meydana gelen bir şura meclisi vardı. Ayrıca isteyen her Müslümanın katıldığı bir de genel istişare kurulu vardı. Mescitte cemaatle namaz kılındıktan sonra bir mesele cemaate anlatılır ve dileyen fikrini söylerdi. Bazan özel şuraya bundan sonra danışılırdı. İstişare kurulunda bulunanlar hazret-i Ömer’den önce, fikirlerini rahatlıkla söylerlerdi. Hazret-i Ömer vefatına yakın bir zamanda, hazret-i Osman, hazret-i Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Abdurrahman bin Avf’tan meydana gelen şuranın içlerinden birini halife seçmelerini vasiyet etmişti. Nitekim hazret-i Osman Şura usulüyle halife seçildi. O da halifeliği müddetince yapacağı işleri istişare ederek yaptı. Hazret-i Ebu Bekr zamanında kitap haline getirilen Kur’an-ı kerimin çoğaltılarak İslam ülkesinin çeşitli merkezlerine gönderilmesi şurada alınan karar neticesinde oldu. Hazret-i Osman’ın şehit edilmesinden sonra hazret-i Ali’nin halife seçilmesi de şura usulüyle oldu. Hazret-i Ali yaptığı işleri Eshab-ı kiramın görüşlerine başvurarak gerçekleştirdi.

Peygamber efendimiz ve dört halife devrinde hiçbir iş şura dışı bırakılmazdı. Verilen kararlar tek veya çift taraflı olabilirdi. Bir konudaki farklı görüşlerden, çoğunluk tarafından tercih edilene tabi olunurdu. Halife (devlet başkanı) ile şuranın görüşleri karşılaşırsa ya o konuda mütehassıs (uzman) bir heyetin tercih ve hükmüne uyulur veya çoğunluğun görüşüne tabi olunur veya birinci derecede sorumluluk taşıdığı için halifenin görüşüne uyulurdu.

Dört halife devrinden sonraki devirlerde de halifeye ve hükümdarlara yardımcı olan ve onların devlet-millet işlerini danıştığı belli vasıflara sahip seçilmiş kimselerden meydana gelen şura meclisleri vardı. Bu meclise Ehlü’ş-Şura ve Ehl-ül-Hall vel-Ahd adı verilirdi. İlk Emevi halifesi hazret-i Muaviye istişareye önem verir, günde beş defa idaresi altında bulunanların dertlerini dinlerdi. Daha sonra devlet millet işlerini danışacağı hususi şura meclisini çağırır, meseleleri görüşerek karara bağlardı. Diğer Emevi halifelerinin de şura meclisleri vardı. Abbasiler zamanında biri hususi, diğeri umumi olmak üzere iki çeşit şura meclisi vardı.

Birincisi halife ve devlet ileri gelenleri ve büyük kumandanlardan meydana gelen şura meclisi, ikincisiyse günlük işlerin görüşülüp karara bağlandığı şura meclisiydi. Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları gibi Müslüman-Türk devletlerinde eski Türklerdeki Kurultay Meclisi yerine “Divan” adı verilen şura meclisleri kuruldu. Büyük Selçuklular zamanındaki “Divan-ı Sultan” adı verilen büyük divan bu divanların en önemlisidir. Haftada iki defa sultanın başkanlığında toplanan bu divandan başka Memlükler zamanında ortaya çıkan hükümdarın haftada iki gün halkın dava ve dertlerini dinleyip, oradaki yetkili ve ilgili kimselerle birlikte şikayetleri karara bağlayan Darü’l-Adl veya Divanü’l-Mezalim adlı şura meclisi vardı. Anadolu Selçuklularında “Divan-ı Saltanat” veya “Divan-ı Âli” adını alan yüksek meclis hükümdarın danışma meclisi hüviyetindeydi. Babürlüler, Karakoyunlular ve Akkoyunlularda da Selçuklularda olduğu gibi önemli devlet işlerinin görüşüldüğü büyük divan ve çeşitli küçük divanlar vardı.

Osmanlılar zamanında devlet ve millet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı Divan-ı Âli veya Divan-ı Hümayun denilen şura meclisi vardı. Divan-ı Hümayunda devlete ait, siyasi, idari, askeri, dini, adli ve mali işler şikayet ve davalar görüşülüp ilgililer tarafından tetkik edildikten sonra karara bağlanırdı. Divan, hangi din ve millete mensup olursa olsun, her sınıf halka; kadın-erkek herkese açıktı. Meseleleri mahallinde halledemeyen kimseler Divan-ı Hümayuna müracaat ederlerdi. Ayrıca harp ve sulh gibi kararlar divan tarafından verildiği gibi, bütün mühim devlet işleri de burada müzakere edilir ve neticelendirilirdi. Divanda karara bağlanmayan ve padişaha arz edilmesi gerekmeyen işler padişahın mutlak vekili vezir-i azamın ikindi divanında görüşülüp karara bağlanırdı. Osmanlı Devletinin son zamanlarına doğru divan toplantıları terk edilerek işlerin halli sadr-ı azam divanına bırakıldı. Ayrıca devlet işleri hakkında kararlar vermek, yapılan nizam ve kanunları tetkik ve bir kısım memurları muhakeme etmek üzere Şuray-ı devlet denilen meclis kuruldu. 1868 yılında kurulan ve bugün danıştay adını alan bu meclis devletin sonuna kadar devam etti. Osmanlılarda ayrıca harp ilanı, sulh akdi gibi olağanüstü hadiseler hakkında büyük devlet adamlarıyla, ilim, irfan sahiplerinin görüşleri alınmak üzere padişahların katılmasıyla toplanan Şuray-ı saltanat adlı bir meclis de vardı. Defalarca toplanan bu meclis en son olarak Osmanlı Sultanı Vahideddin Hanın padişahlığı ve Damad Ferid Paşanın sadrazamlığı zamanında toplandı.

Cumhuriyetin ilanından sonra Şuray-ı devlet adlı meclisin adı Danıştay olarak değiştirildi. Halen çalışmalarını sürdüren Danıştaydan başka çeşitli bakanlık ve kuruluşların çalışmalarını değerlendirip, karara bağlayan Şura meclisleri vardır. Türkiye’nin eğitim ve öğretim meseleleriyle ilgili olarak toplanan ve tavsiye niteliğinde kararlar alan Milli Eğitim Şurası, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çalışmalarını değerlendirip, çeşitli kararlar alan Yüksek Askeri Şura bunlardandır. Yüksek Askeri Şura, çıkacak askeri kanunlar için teklifler hazırlar, albay, general ve amirallerin terfi, tayin ve emeklilikleriyle ilgili kararlar alır. Yüksek Askeri Şura Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanları ve orgeneral ve oramirallerden meydana gelir. Yılda iki defa olağan olarak toplanan bu şura olağanüstü hallerde sık sık toplanır ve ülke meseleleriyle ilgili kararlar alır. Yüksek Askeri Şuraya Cumhurbaşkanı, onun bulunmadığı durumlarda ise Başbakan başkanlık eder.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Şûrâ suresi
7 yıl önce

Şûrâ Suresi سورة الشورى Şûrâ Suresi okunuşu Sınıfı Mekki İsmin anlamı konsey, meclis, kurul, encümen, danışma kurulu, divan Sayısal bilgiler Sure numarası...

Sura
3 yıl önce

Sura (Soura), Antalya'nın Demre ilçesi yakınlarında bulunan antik Likya kentidir. Günümüzde bu bölgede bulunan köyün adı da Sura'dır. Sura Antik Kenti...

Said Halim Paşa
3 yıl önce

nişanı, 1900'de de Rumeli Beylerbeyi pâyesi verildi. 1908'de ise bulunduğu Şûrâ-yı Devlet âzâlığından kadro dışı bırakıldı, ancak aynı dönemde Belediye genel...

Said Halim Paşa, Said Halim Paşa
Taha Hakkârî
6 yıl önce

torunu Seyyid Abdülkadir ise siyasete girerek, 1908 âyân meclisi (senato) ve Şûrâ-yı Devlet (Danıştay) başkanlığı yapmıştır. Osmanlı Devletinin son devirlerinde...

Asım Mehmed Paşa
6 yıl önce

Asım Mehmed Paşa (d. 1821 ö. 1886 Trabzon) valilik, Şûrâ-yı Devlet başkanlığı ve çeşitli hükûmet görevlerinde bulunmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Osmanlı...

Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa
3 yıl önce

yılında miralay, 1843 yılında Rumeli ordusunda mirliva oldu; ardından Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî'ye üye yapıldı. 1845 yılında ferik rütbesine terfi ettirildi ve...

Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa, Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa
Cebrâil
7 yıl önce

gönderip izniyle ona tercih ettiğini vahyeder. O yücedir ve hakimdir.” (Şûrâ 42/51) İsminin etimolojisinden de anlaşıldığı gibi İslam dininde Cebrail'in...

Cebrâí®l, Akl-ı küll, Allah, Azrâí®l, Etimoloji, Hadis, Kur`an, Melek, Mí®kâí®l, Peygamber, İslam
Sait Selahattin Cihanoğlu
6 yıl önce

avcı ve Fenerbahçe Kulübü'nün 17. Başkanı. Aydın’ın Koçarlı ilçesinden Şûrâ-yı Devlet azası Cihanzâde Salahaddin Bey’in oğlu olarak; 1893'te İstanbul’da...