Sergi kıratörün seçtiği ölüm ve kişilikleri konu alan 4 ayrı eserin bir araya getirilmesiyle oluşmuş. Galeri ufak olduğu için az sayıda esere yer verilmiş. Güvenlik iyi konumlandırılmış kameralarla sağlanıyor. Üst kata çıkış için kullanılan merdiven çok rahatsız edici şekilde küçük yapılmış. Halkla ilişkileri oldukça iyi, sergi ve sanatçılar hakkında yeterli bilgi alabiliyorsunuz. Galeri İstiklal Caddesi üzerinde olmasından dolayı konum açısından avantajlı. Ziyaretci sayısı günde ortalama 90 kişi, hafta sonları artıyor.
Girişte “Bayan Aşk, Otel Magdeburg” (1998) adlı eserle karşılaşıyorsunuz. Yanmış bir 6 m2’lik ahşap kulübe ve içindeki alışmalarından oluşuyor. Eser Susan Turcot adlı sanatçıya ait. Eserler beyaz zemin üzerine füzenle yapılmış soyut portreler. İnsanların bulundukları değişik ruh hallerini ve değişik kişiliklerini yansıtıyorlar. Aslında bu kişilikler birbirine benzerlikler göstermektedir. Kendi kimliğiyle veya benzerleriyle karşılaşmak için sanatçı düşsel bir ortam olan ve aslında ölümü ifade eden yanmış bir kulübe kullanır. Bu kulübe aradığı kişiliği bulabileceği ve onla aşk yaşayabileceği mistik bir ortamdır. Böylece bütün olarak yaşam ve ölüm, aşk ve karanlık, özdeşlik ve başkalık karşıtlarında eserini oluşturur.
Girişteki ilk eserin arkasındaki boşlukta Maria Marshall adlı bir sanatçının “When I grow up I want to be cooker” (1999) adlı eseri sergilenmekte. Filmdeki çocuk sanatçının kendi oğlu ve sigara içiyor, bu bilgisayar ile hazırlanmış yaklaşık 7 saniyelik bir video filmi. Film oldukça iyi yapılmış çocuğun gerçekten sigara içtiğini zannediyorsunuz. Doğanın çocukları fiziksel anlamda benzer yarattığı gerçeğinin yanında ihtiraslı ve mistik duygularla da çocukların benzeşebileceğini anlatmaya çalışmış. Çocuk kendi içindeki kimlik çatışması sırasında çevresinin de etkisiyle bir anda çevresindeki en güçlü olanı taklit etmeye başlar ve birey özelliğini kazanır. Çocuklar birer ayna gibi büyüklerini taklit ederler ama diğer taraftan çocuk olmanın masumiyetlerini devam ettirerek kendi içlerinde kişilik savaşı verirler.
İkinci kata çıkınca Mathilde ter Heijne ait ve “İntihar Bombası” (2000) ismini taşıyan eserle karşılaşıyorsunuz. Bu eser üç parçadan oluşuyor. Bir tanesi bir video film, diğeri mumyadan çok detaylı yapılmış iki kadın figürü ve üçüncüsü ise bu video filmden alınmış bir karenin değişik şekilde boyanarak meydana getirilmiş bir resim çalışması. Mumyadan kadın figürleri gerçekten çok canlı duruyorlar. Figürler birbirinin aynısı ve tek farkları boyutları ve kıyafetleri.İki yakın arkadaşı temsil ediyorlar. Bu eserin adı “Seçilmiş İki Kişi”. Burada tıpa tıp birbirine benzeyen iki figür kendi ve çifte olma ve öteki özdeşlik ve çifte olmanın birbirinden ayırt edilemediğini betimliyor. “İntihar Bombası” adlı video filminde ise intihar eden kişilerin yaşadıkları kimlik çatışmalarında kişiliklerini bölemedikleri ve bu yüzden onu yok etmeye çalıştıklarını anlatıyor. Burada bahsedilen aşk ve umutsuzluk yüzünden gerçeleşen intiharlar değil,kişinin siyasi görüş, din gibi konularada yaşadığı bölünmelerle oluşan intiharlar. Burada anlatılan kişinin yaşadığı kimlik çatışmasına karşı intiharı çözüm olarak görmesi.