Sultanü'I-Ulema'nın ilk durağı Nişabur olmuş burada tanınmış mutasavvıf Feridüddin Attar ile de karşılaşmışlardır. Mevlana burada küçük yaşına rağmen Feridüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.
Sultanü'I Ulema Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kufe yolu ile Ka'be'ye hareket etmiştir. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Larende'ye (Karaman) gelip Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşmişlerdir.
1222 yılında Karaman'a gelen Sultanü'/-Ulema ve ailesi burada 7 yıl kalmışlardır. Mevlana 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlenmiş bu evlilikten Mevlana'nın Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi adlı iki oğlu olmuştur. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlana bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yapmıştır. Mevlana'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.
Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alaeddin Keykubad idi. Alaeddin Keykubad Sultanü'I-Ulema Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet edip ve Konya'ya yerleşmesini istemiştir.
Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alaeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.
Sultanü'l-Ulema 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etmiştir. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçilmiştir. Halen müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı'ndaki bugünkü yerine defnolunmuştur.
Sultanü'I-Ulema ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlana'nın çevresinde toplanmış Mevlana'yı babasının tek varisi olarak görmüşlerdir. Gerçekten de Mevlana büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar vermeye başlamıştır.
Mevlana 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaşmıştır. Mevlana Şems'de "mutlak kemalin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştür. Ancak beraberlikleri uzun sürmemiş Şems aniden ölmüştür.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etmiştir.
Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlana ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arus" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
MEVLÂNA'NIN ESERLERİ
MESNEVİ Mesnevi, klasik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Sözlük anlamıyla "İkişer, ikişerlik" demektir. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine Mesnevi adı verilmiştir. Her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle Mesnevi'de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu nedenle uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla söylenilecekse, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevi tarzı seçilir. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider. Mesnevi her ne kadar klasik doğu'şiirinin bir şiir tarzı ise de "Mesnevi" denildiği zaman akla "Mevlana'nın Mesnevi'si"gelir. Mevlana Mesnevi'yi Çelebi Hüsameddin'in isteği üzerine yazmıştır. Katibi Hüsameddin Çelebi'nin söylediğine göre Mevlana, Mesnevi beyitlerini Meram'da gezerken,otururken, yürürken hatta sema ederken söylermiş, Çelebi Hüsameddin de yazarmış.
Mesnevi'nin dili Farsça'dır. Halen Mevlana Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevi nüshasına göre, beyit sayısı 25618 dir.
Mesnevi'nin vezni : Fa i la tün- Fa i la tün - Fa i lün'dür
Mevlana 6 büyük cilt olan Mesnevi'sinde, tasavvufi fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.
DİVAN-I KEBİRDivan, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir. Divan-ı Kebir "Büyük Defter" veya "Büyük Divan" manasına gelir. Mevlana'nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Divan-ı Kebir'in dili de Farsça olmakla beraber, Divan-ı Kebir içinde az sayıda Arapça, Türkçe ve Rumca şiir de yar almaktadır. Divan-ı Kebir 21 küçük divan (Bahir) ile Rubai Divanı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Divan-ı Kebir'in beyit adedi 40.000 i aşmaktadır. Mevlana, Divan-ı Kebir'deki bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu divana, Divan-ı Şems de denilmektedir. Divanda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir.
MEKTUBAT Mevlana'nın başta Selçuklu Hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerin.e nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen diıü ve ilmi konularda ise açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur. Mevlana bu mektuplarında, edebi mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır. Mektuplarında "kulunuz, bendeniz" gibi kelimelere hiç yer vermemiştir. Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflarla hitap etmiştir.
Fİ Hİ MA Fİ H Fihi Ma Fih "Onun içindeki içindedir" manasına gelmektedir.. Bu eser Mevlana'nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir. 61 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir. Eserde cennet ve cehennem, dünya ve ahiret, mürşit ve mürid, aşk ve sema gibi konular işlenmiştir.
MECÂLİS-İ SEB'A (Yedi Meclis) Mecalis-i Seb'a, adından da anlaşılacağı üzere Mevlana'nın yedi meclisi'nin, yedi vaazı'nın not edilmesinden meydana gelmiştir. Mevlana'nın vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş, ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır. Eserin düzenlemesi yapıldıktan sonra Mevlana'nın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Mevlana, yedi meclisinde şerh ettiği Hadis'lerin konuları bakımından tasnifi şöyledir :
1. Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı. 2. Suçtan kurtuluş. Akıl yolu ile gafletten uyanış. 3. İnanç'daki kudret. 4. Tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah'ın sevgili kulları olurlar. 5. Bilginin değeri. 6. Gaflete dalış. 7. Aklın önemi.
Bu yedi meclis'de, asıl şerh edilen hadislerle beraber, 41 Hadis daha geçmektedir. Mevlana tarafından seçilen her Hadis içtimaidir. Mevlana yedi meclisinde her bölüme "Hamd ü sena" ve "Münacaat" ile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufi görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip hale getirmektedir. Bu yol Mesnevi'nin yazılışında da aynen kullanılmıştır.