Merkantilizm sistemi, 18. yy. sonları ve 19.yy.'ın başlarında bireyci laissez faire'ci kapitalist teoriler yerini alana kadar uluslararası ekonomiyi yönlendirdi.
Merkantilizmin Fransa'daki uygulamasına Colbertizm, Almanya ve Avusturya'daki uygulamasına Kameralizm ve İspanya'dakine de Bulyonizm denmektedir.
Ek bilgi
Merkantilizm Devletin zenginliğini, ülkeye değerli maden girişine bağlayan iktisadi doktrin. Batı Avrupa'da on beşinci yüzyıldan 18. yüzyıla kadar yaygın olan bu anlayışa göre, bir ülkenin güçlenmesi ve itibar kazanması altın ve gümüşün fazlalığına bağlıdır. Merkantilistlere göre kalkınma, ithalatın az, ihracatın çok olmasıyla mümkündür. Bu sayede ülkeye giren maldan daha fazlası ihraç edilerek değerli maden miktarı arttırılabilir.Refah ve zenginliğin kaynağını değerli maden bolluğuna bağlayan bu doktrin, iktisat siyasetini devletlerin gelişmesi açısından ele almaktadır. Banka sisteminin ve değerli maden üretiminin olmadığı bir ekonomik sistemde, ancak ticaret yoluyla altın-gümüş miktarının arttırılabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bunlar, devletin elinde toplanıp devletçe saklanmalı, devlet ticareti geliştirmek için her türlü tedbiri almalıdır. Mesela ticaret şirketlerinin tekelleşmesini, ordu kurarak da güvenliğini sağlamalıdır. Değerli madenlerin yurtdışına çıkışı önlenmelidir. “Gümrük tarifelerinden anlamam, ancak İngiltere'den bir palto alırsam palto bende, param İngiltere'de kalacak. ABD'den bir palto alırsam paltom da, parası da ABD'de kalacaktır.” diyen Abraham Lincoln, merkantilist anlayışı en bariz bir şekilde ifade etmektedir. Bu sebeple merkantilist politikalar devletçi, himayeci ve aşırı milliyetçi bir özelliğe sahiptirler. Her kapitalist kalkınma yolunda, geçirilmesi gerekli bir safhanın felsefi temelidir.
Yeni keşfedilen Amerika'da bol miktarda mevcut olan altın ve gümüş İspanyol ve Portekizlilerce Avrupa'ya getirilmeye başlandı. On altıncı ve on yedinci yüzyılın en büyük sömürgeci devletleri olan bu ülkeler, merkantilist politikayı tatbik etmeye başladılar. “Tüccarın karı, milletin karıdır.” diyerek tatbik edilen bu politika, aşırı ölçülere vardırıldığı için İspanyol ekonomisi zayıf düştü. İspanyol merkantilizmi de denilen “Bulyonizm” sebebiyle getirilen katı devletçi tatbikat, altın ve gümüşün İspanya dışına kaçırılmasına yol açtı. İspanyol ve Portekizliler bundan dolayı, sanayi inkılabına öncülük edemediler. İngiltere'de ise merkantilizm, Cromwell tarafından başarıyla tatbik edilerek, deniz ticaret filosunun üstünlüğü sağlandı. Cromwell'in çıkarttığı “Navigation Ast” (Gemi ve Deniz Kanunu), rakibi Hollanda'nın denizcilik açısından zayıflayıp İngiliz ticaret şirketlerinin tekelleşmesinde ve bunların güvenliğinin sağlanmasında büyük rol oynadı. İngiltere'nin Doğu Hint Kumpanyası idarecilerinden Thomas Mun, merkantilist politikanın ileri gelen sözcülerinden birisiydi.
Fransa'da, merkantilist politika ile ticaret dengesinin sağlanmasına çalışıldı. Colbert'in tatbik ettiği bu politika sanayinin gelişmesinde büyük rol oynadı. Ancak merkantilizm, tarım sektörünün büyük ölçüde ihmal edilmesine yol açtı. Buna reaksiyon olarak da fizyokratlar tarımın içine düştüğü zayıflığı düzeltmek için tarımın önemini aşırı ölçülerde abartan teorik bir model meydana getirdiler (Bkz. Fizyokratlar ve Fizyokratizm). Zenginliğin kaynağını değerli maden bolluğuna değil, üretim artışına bağladılar.
Merkantilistler; “Bir ülkenin en büyük hazinesi iyi beslenmiş insan sayısıdır.” diyerek nüfus artışını savundular. Emek-yoğun teknolojiye dayanan bir ekonomik sistemde ihracat fazlasının daha çok insanın düşük ücretle çalışarak sağlandığını gördükleri için nüfus artışına taraftar olmuşlardır. Ancak merkantilizmde değerli maden artışı ile refah seviyesinin yükselişi aynı şeyler değildir. Servet, çok kötü şartlarda ucuz işçi çalıştırılarak arttırılabilmektedir. Bu ise nihai maksadı insanın refahını sağlamak olan iktisat ilmine ters düşmektedir. Ekonomide aşırı devlet müdahalelerinin zararlarının anlaşılması ve sanayi inkılabıyla başlayan liberal felsefenin yaygınlaşması, merkantilist doktrinin yıkılışına yol açtı. Servetin kaynağının giderek değerli maden değil yerli sanayinin aldığının görülmesi, rekabet ortamının teessüs ederek devletçi uygulamalar yerine “Laissez faire” (bırakınız yapsınlar) prensibinin hakim olmasının bunda büyük rolü oldu. Merkantilistler, altın ve gümüş miktarını fiatlarla birlikte mütalaa etmek gerektiğini anlayamamışlardır. Yine ticaret fazlalığı yalnız kendi başına düşünüldüğü zaman zenginliğin kaynağı değil, enflasyonist bir tesire sebep olarak servetin değerini düşürücü bir fonksiyona da sahip olabilmektedir.
Kendi zamanında ortaya çıkan yeni sosyal ve ekonomik nizamı haklı çıkarmak maksadına yönelik bir akım olan merkantilizm, “ödemeler bilançosu” kavramını iktisat ilmine kazandırmıştır.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi