Hücre

Kısaca: Hücre, canlının canlılık özelliklerini taşıyan, yapı ve görev bakımından en küçük parçasıdır. Hücreye göze de denilebilir. Atomların molekülleri, moleküllerin makromolekülleri, makromoleküllerin makromoleküler yapıları oluşturmasıyla, dokuların en küçük yapı taşları olan ve yaşamın tüm özelliklerini sergileyen hücreler oluşmaktadır. Genel olarak tüm hücreler temelde aynı yapıya sahiptirler. Fakat bulundukları dokuya ve dolayısıyla fonksiyonlara bağlı olarak bazı farklılıklar gösterirler. ...devamı ☟

Hücre
Hücre



Ökaryotik Hücre Yapısı: 1)Çekirdekçik 2) Çekirdek 3)Ribozom 4)Vezikül 5)Granüllü (Tanecikli)Endoplazmik Retikulum 6)Golgi Aygıtı 7)Sitoiskelet 8)Granülsüz (Düz)Endoplazmik Retikulum 9)Mitokondriler 10)Koful 11)Sitoplazma 12)Lizozom 13)Sentriyoller
Ökaryotik Hücre Yapısı: 1)Çekirdekçik 2) Çekirdek 3)Ribozom 4)Vezikül 5)Granüllü (Tanecikli)Endoplazmik Retikulum 6)Golgi Aygıtı 7)Sitoiskelet 8)Granülsüz (Düz)Endoplazmik Retikulum 9)Mitokondriler 10)Koful 11)Sitoplazma 12)Lizozom 13)Sentriyoller
Canlıların temel yapı ve işlevsel birimi hücredir. Bütün canlılar bir ya da daha fazla hücreden meydana gelmiştir. Kalıtım materyali hücrede bulunur. Modern Hücre Teorisi'ne göre yeni hücreler varolan hücrelerin çoğalması ile oluşur.

Bu teoriyi şöyle açıklayabiliriz: Canlılarda gördüğümüz her türlü yapısal ve işlevsel faaliyeti hücrede görebiliriz. Yani bir hücre büyüme, boşaltım, üreme, hareket gibi, canlılığa özel işlevleri tek başına yerine getirebilir.

Bütün canlılar hücrelerin biraraya gelmesiyle oluşmuştur. Tek bir hücreden meydana gelen amip, terliksi hayvan ve milyarlarca hücreden meydana gelen insan. Canlılığın en büyük özelliklerinden birisi hücresel yapıya sahip olmalarıdır.

Her türlü özelliğimizin oluşmasını sağlayan kromozomlar hücrede bulunur. Kromozomlar, prokaryot (ilkel çekirdekli) canlılarda stoplazma içerisine dağılmış olarak bulunurken, ökaryot (gerçek çekirdekli) canlılarda çift kat zarla çevrili çekirdek organelinin içerisindedir. Kromozomlar sayesinde ana-babadaki özellikler, genç hücrelere ve tabii ki yavrularına geçer.

Anorganik ve organik evrim süreci dışında hiçbir hücre, durduk yerde ortaya çıkmaz. Ancak varolan hücrelerin mitoz veya mayoz bölünme geçirmesiyle oluşur. Mitoz bölünme, bir hücreden aynı özellikleri taşıyan iki yavru hücrenin meydana gelmesidir. Büyüme ve gelişme sırasında vücut hücrelerimiz bolca mitoz bölünme geçirerek çoğalırlar.

Mayoz bölünme ise, bir hücreden dört yavru hücrenin meydana gelmesidir. Üreme hücrelerinde görülen bir bölünme şeklidir. Canlıların çeşitlenmesine ve farklı özellikler kazanmasına olanak sağlar.

Hücrenin Bölümleri





Hücre'nin bölümleri
Hücre'nin bölümleri


Hücre Zarı

Singer-Nicholson adlı iki bilim adamı tarafından ortaya atılan "Akıcı-Mozaik Zar Modeli" ile açıklanır. Bu modele göre hücre zarı, tek katlı lipid tabakasından meydana gelmiş, karbonhidrat ve protein molekülleri lipid tabakasına gömülü durumdadır. Lipid tabakası sürekli hareket halindedir.

Stoplazma

Hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran canlı sıvıdır. Büyük bir kısmı sudur. Içerisinde organel denilen çeşitli görevleri üstlenmiş ve özelleşmiş yapılar bulunmaktadır.

Endoplazmik Retikulum

Çekirdek zarı ile stoplazma ya da hücre zarı arasında uzanan iletimle görevli kanal ve borucuklar sistemidir.

Golgi Aygıtı

Hücrenin bazalında bulunan iç içe geçmiş tabak görünümünde zar sistemidir. Yağ sentezi ve lizozomların paketlenmesinde görevlidir.

Lizozom

Tek katlı zarla çevrili, içerisinde sindirim enzimleri bulunduran organeldir.

Mitokondri

Hücrenin enerji santralidir. Oksijenli solunumun gerçekleştiği yerdir.

Kloroplast

Sadece bitki hücrelerinde bulunan bu organel, fotosentezin yani besin üretiminin gerçekleştiği yerdir.

Sentrozom

Bu organel sadece hayvan hücrelerinde bulunur ve bölünme esnasında kromozomların kutuplara taşınması görevini üstlenmiştir.

Hücre Çekirdeği

Hücrenin en önemli organeli ve yöneticisi konumundadır. Dış tarafı çift kat zarla çevrili, içerisi ise karyoplazma denilen sıvı madde ile doludur. Ayrıca kromozomlar ve çekirdekçik de burada bulunur.

Hücre Çeşitleri



Prokaryotik hücreler Hakkında bilgi

Bakteriler ve mavi-yeşil alglerdeki hücre tipleri bu gruba girer. Bunların çekirdek zarı ile çevrili çekirdek yoktur. Sitoplazmalarında mitokondri gibi zarlı organeller yoktur. Kalıtım maddesi olan DNA sitoplazma içerisine dağılmış durumdadır. Ribozomları vardır. Bu hücrelerin hayati faaliyetleri sittoplazmada ve hücre zarında gerçekleşir.

Ökaryotik hücreler



Bir yumurta hücresi
Bir yumurta hücresi
Ökaryotlar (Lat. Eukaryota), "organel zarı" bulunduran organizmaları, dolayısıyla çekirdek materyali hücrenin sitoplazmasına dağılmamış olduğundan da gerçek çekirdeğe sahip organizmaları kapsayan canlı alemidir. Karyon Latince'de "çekirdek" anlamını verir -eu ön takısı da "gerçek" demektir.

Kalıtsal materyal, hücre içerisinde belirli bir zarla çevrilmiş çekirdeğin içinde bulunur. Kromozomlar DNA'dan ve proteinden oluşmuş olup, mitozla bölünürler. Ökaryotlar, sitoplazmalarında karmaşık organeller bulundururlar. Ökaryotik hücreler, Prokaryotlara göre çok gelişmişlerdir, hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve protistler alemlerini kapsar.

Hücre zarı



Hücre zarının Yapısı
Hücre zarının Yapısı
"Sitoplazmik hücre zarı" da denir. Hücreyi dış ortamdan ayıran, seçici geçirgen canlı yapıdır. Hücreyi çevreleyen birim zar ortalama olarak 75 Angström (75x10-7 mm) kalınlığındadır. Birim zar içte ve dışta birer protein tabakası ile ortada bir lipid katından yapılmıştır. Elektron mikroskobu çalışmaları, zarların lipoproteinlerden yapılmış mozaik şeklindeki fonksiyonel birimler olarak incelenmesinin daha uygun olacağını göstermektedir. Hücre zarı hücreye şekil vermekle kalmaz, besin maddelerinin ve artık maddelerin hücreye giriş çıkışını da ayarlar. Zar aynı zamanda hücrenin koruyucusudur.

İlk bilimsel model Danielli ve Dawson tarafından ortaya atılmıştır. Bu model uzunca bir süre benimsendi ancak bu model hücre zarının işleyişini açıklayamadı. 1972 yılında Singer ve Nicolson'ın akıcı-mozayik zar modeli ortaya kondu. Bu modele göre zarın yapısında %65 protein, %33 lipit, %2 karbonhidrat bulunmaktaydı.

Hücre zarı, gözenekli ve yarı geçirgen yapıya sahiptir. Esas yapı taşları lipid ve proteinlerdir. Her hücrenin protein, yağ ve karbonhidrat oranları birbirlerinden farklı olduğu için her hücre zarı, o hücreye özgüdür. Hücreye gelen bütün kimyasal maddeler ve elektriksel iletiler hücre zarı ile alınır.Hücre zarının yapısında protein, yağ ve karbonhidrat bulunur. Hücre zarının görevleri;

  • Sitoplazmayı çevreleyerek hücreye şekil verir ve dağılmasını engeller.
  • Madde alış verişini düzenler.
  • Ozmatik dengenin düzenlenmesinde görev alır.
  • Salgı görevi vardır.
  • Enzimleri taşıyıcı görevi vardır.
  • Uyarı iletimi yapar.
  • Hücrelerin birbirlerini tanımalarını sağlar


Sitoplazma

[[Image:hucrenin-yapisi.jpg|yok|right|202px| Mikroskopla bakıldığında hücrenin yapısı, keratin (kırmızı) ve DNA (yeşil)]]] Hücre zarı ile çekirdek zarı arasında kalan hücre bölümünü kaplayan, homojen nitelikte, kolloidal ve devamlı değişim halinde bulunan bir eriyiktir. Sitoplazma inorganik maddeler (çeşitli iyonlar metal tuzları, asit ve bazlar), organik maddeler, protein, yağ, karbonhidrat, nükleik asitler, hormonlar) ve % 60-95 arasında değişen sudan ibarettir. Sitoplazmanın içerisinde çeşitli canlı yapılar (organeller) ve cansız yapılar (inklüzyon cisimcikleri) bulunur. Canlı hücre maddesine “protoplazma” denir. Protoplazma, yapı bakımından sitoplazma ve çekirdekten oluşur.

Büyük oranda sudan ibaret olduğu halde ne sıvı ne de katı özellik gösterir yani kolloidal yapıdadır. Sitoplazma çözünmüş ve dağılmış tanecikler içerir. Bu çözünen taneciklerin miktarı hücre türüne göre değişiklik gösterir. İçinde bulunan genel organeller şunlardır:

Hücre çekirdeği

Hücre çekirdeği yani Nukleus, tanecikli ve lifli bir yapıya sahiptir. Hücreyi yönetir. Çekirdek zarı, nükleoplazma, kromozom ve çekirdekçikten oluşmaktadır. Çekirdek zarı iki tabaka halinde ve çok gözenekli bir yapıya sahiptir. Nükleoplazma ise çekirdeğin özü olup özellikle protein ve tuzlar içerir. İşlevi hücrenin yaşamını sürdürmekve çalışmasını düzenlemektir. Çekirdek ölecek olursa, hücre de ölür. Çekirdek ayrıca hücre ana maddesi içindeki birçok küçük organelin birbirleriyle uyumlu olarak çalışmasını sağlar. Çekirdeğin hücre bölünmesinde rolü vardır.

Organeller



Mitokondriler

2-3 mikron uzunluğunda 0,5 mikron çapında elektron mikroskobuyla kolayca görülebilen elips biçiminde parçalardır. Sosis veya çomak biçimindedir. Mitokondrinin yapısında 2 zar bulunur. Hücrenin enerji meydana getirici üniteleridir. Hücre solunumunun sitrik asit devri (Krebs döngüsü) burada gerçekleşir. Organik moleküllerden kimyasal bağların kopmasıyla açığa çıkan enerji burada ATP şekline çevrilir.

Lizozomlar

Yuvarlak, zarla çevrili, içersinde eritici (hidrolitik) enzimleri içeren organellerdir. Hücrenin sindirim görevini üstlenmiş olan yapılardır. Hücre içi fazla ve zararlı yapıları ortadan kaldırırlar.

Golgi aygıtı

Golgi aygıtı ya da kompleksi, zarımsı tüp ve keseciklerin biraraya gelmesiyle meydana gelir. Genellikle çekirdeğe yakındır. Bilhassa aktif salgı yapan bez hücrelerinde göze çarpar. Asıl görevinin hücrenin salgıladığı proteinleri depolamak olduğuna inanılmaktadır. Paketleme ve salgı görevi yapar. Salgı bezlerinin hücrelerinde sayıları daha fazladır. Örnegin; ter bezlerinden ter, bunlar gibi örnekler. Golgi aygıtı büyük çalışmalar sonucu bulunmuştur. Açığa çıkan enerji burada ATP şekline çevrilir. Enerji üretir oksijenli solunum yapar. Eneji üretmekte kullanılır.

Endoplazmik retikulum

Endoplazmik retikulum, sitoplazmada besin dolaşımını, yağ ve hormon sentezini sağlayan, hücre zarı ve çekirdek zarı arasında yer almış bir sıra karışık kanallar sistemidir. Üzerinde ribozom bulunmayanlarına "taneciksiz endoplazmik retikulum" denir ki, burası steroid hormon salgılayan hücrelerde steroid yapımının, diğer hücrelerde ise zehirsizleştirme olayının gerçekleştiği yerdir.

Plastitler



Yalnızca bitki hücrelerinde bulunurlar. Plastitler; Kloroplastlar, Kromoplastlar ve Lökoplastlar olmak üzere üçe ayrılır:


Bitki hücrelerinde görülen kloroplastlar
Bitki hücrelerinde görülen kloroplastlar
  • 'Kloroplast 'lar, yeşil renklidir, klorofil içerirler. Bitkilere yeşil rengini bunlar verirler. Güneş ışığı karşısında su ve karbondioksitten organik maddeler imal ederler ki, bu olaya karbon özümlemesi (fotosentez) adı verilir.
  • Kromoplastlar, renkli plastitlerdir. Turuncu renkte olanlara karoten, sarı renkte olanlara ksantofil, sarımsı kırmızı olanlara da likopen denir. Havuç ve domates gibi meyve ve sebzelerin kendine has renklerini verirler.
  • Lökoplast lar, renksizdirler. Bitkilerin ışık görmeyen kısımlarında (kök, yumru vb.) bulunurlar. Nişasta depolarlar. Fotosentez sonucu oluşan glikoz, iletim sistemi aracılığıyla depo yeri olan lökoplastlara gelir. Burada glikoz molekülleri birleşerek nişasta molekülleri meydana gelir. Nişastanın sentezi esnasında, su açığa çıkar. “n” sayıda glikoz molekülünün birleşmesi esnasında (n-1) sayıda H2O(su) molekülü açığa çıkar. Nişasta taneciklerinin şekil ve büyüklükleri bitkinin çeşidine göre farklılık gösterir.


Ribozomlar

Ribozomlar, endoplazmik retikulum kanalcıkları boyunca sıralanmış ve sitoplazmada dağınık olarak bulunan protein sentezinin başladığı yapılardır. Yaklaşık 150 Angström çapındadırlar. Yapılarının % 65’i RNA (ribonükleik asit) ve % 35’i proteindir. Ribozom yardımı ile sentezlenen proteinler endoplazmik retikulum aracılığı ile hücre içi bölgelere veya hücre dışına iletilirler. Kısaca görevi protein sentezidir.

Vakuollar (Koful)

Vakuollar, içleri kendilerine has bir özsu ile dolu yapılar olup bitki hücrelerinde hayvan hücrelerinden daha fazla bulunur. Genç hücrelerde küçük, yaşlı hücrelerde ise tek tek ve büyüktür. Kofullar plazmoliz ve deplazmoliz olaylarında rol oynarlar. Bir hücreli hayvanlarda, besinlerin sindirildiği besin kofulları ile fazla su ve zararlı maddelerin atıldığı boşaltım kofullarının hücre canlılığını koruma da önemli rolleri vardır.

Rakamlarla hücre

  • Bir insandaki toplam hücre sayısı 100 trilyon
  • Bir insandaki farklı hücre çeşitleri 210 kadar
  • Her saniye ölen hücre sayısı yaklaşık 50 milyon
  • Her saniye yeni yaratılan hücre sayısı yaklaşık 50 milyon
  • Toplam alyuvar sayısı (eritrosit) 25 trilyon
  • Toplam akyuvar sayısı (lökosit) 25-100 milyar arası
  • Toplam sinir hücresi sayısı 30 milyar (Bir sinekte 100 bin, fare beyninde ise 10 milyon sinir hücresi vardır)
  • Beyin kabuğundaki (korteks) sinir hücresi sayısı 10 milyar
  • Beyincik korteksindeki hücre sayısı 10 milyar
  • Bütün sinir hücrelerinin toplam sinaps sayısı 100 trilyon
  • Normal halde günlük ölen sinir hücresi sayısı 50.000-100.000
  • Bir hatırlama sürecinde faal olan beyin hücresi sayısı 10 milyon-100 milyon
  • Mide asiti üreten hücre sayısı (erkekte) yaklaşık 1 milyar (kadında) yaklaşık 820 milyon
  • En küçük hücre olan spermlerin boyu 3-5 µm
  • Beyindeki glia hücrelerinin boyu 5 µm
  • En büyük hücre olan yumurta hücresinin çapı 100-120µm
  • Bir karaciğer hücresinin ortalama büyüklüğü 30-50µm
  • Bir alyuvarın çapı 7 µm
  • Bir böbrek hücresinin çekirdeğinin çapı 6,2 µm
  • Metafazda dizilmiş kromosomların toplam genişliği 4,5 µm
  • Omurilikteki ganglion hücresinin çekirdeğinin çapı 1,2 µm
  • Bir mitokondrinin çapı 0,5-1,2 µm
  • Bir lizosomun (parçalayıcı enzim taşıyan organel) çapı 0,2-0,5 µm
  • Bir mikrovilli (barsak hücresindeki çıkıntılar) kalınlığı takriben 100 nm
  • Bir ribosomun çapı 12-20 nm
  • Hücre zarının toplam kalınlığı 8,0 nm
  • Hücre zarındaki bir bağlantı bölgesinin (nexus) çapı 3,0 nm
  • DNA çift spiral zincirinin çapı 2,0 nm
  • Bir aminoasit molekülünün boyu 0,8-1,1 nm
  • Bir atomun çapı 0,1-0,5 nm
  • Anüs örtü epitel hücresinin ömrü 4,3 gün
  • Üst deri (epidermis) hücresinin ömrü 19,2 gün
  • Kalınbarsak örtü epiteli hücresinin ömrü 10 gün
  • İncebarsak mukoza hücresinin ömrü 1,4 gün
  • Sonbarsak (rektum) mukoza hücresinin ömrü 6,2 gün
  • İdrar torbası (mesane) epiteli hücresinin ömrü 66,5 gün
  • Dudak epidermis hücresinin ömrü 14,7 gün
  • Ayak tabanı epidermis hücresinin ömrü 19,1 gün
  • Nefes borusunu (trake) döşeyen epitel hücresi ömrü 47,6 gün
  • Akciğer alveol hücresi ömrü 8,1 gün
  • Midenin giriş bölgesini (cardia) döşeyen epitel hücresi ömrü 9,1 gün
  • Midenin çıkış bölgesini (pylorus) döşeyen epitel hücresi ömrü 1,8-1,9 gün
  • Kulak içini döşeyen epitel hücresi ömrü 34,5 gün
  • Alyuvarların ömrü 120 gün
  • Nötrofil akyuvarın ömrü 4-5 gün
  • Eosinofil akyuvarın ömrü 10 gün
  • Lenfositlerin ömrü 5 günden senelerce
  • Monosit akyuvarın ömrü aylarca
  • Karaciğer hücresinin ömrü 222 gün
  • Böbrek epiteli hücresinin ömrü 286 gün
  • Tiroid epiteli hücresinin ömrü 287 gün
  • Kemik hücresinin ömrü 25-30 yıl
  • Sinir hücresinin ömrü ömür boyu çalışırlar
  • Bölünerek sayılarını artıramayan hücreler yumurta hücresi, beyin ve sinir hüceleri, kıl soğancığı hücresi, terbezi hücreleri


Not:

1µm (mikrometre)= 1/1.000 (10-3) mm 1 nm (nanometre) = 1/1000µm= 1/1.000.000 (10-6) mm

Kaynaklar

  • Vikipedi
  • Sızıntı Dergisi

Linkler

  • http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/hucre/01.html
  • http://www.kuranvebilim.com/html2/mikrodunya/hucredeki_mucize/hucre1.html
  • http://www.sanalses.com/genetik/genbilim/hucreninyapisi.htm Hücrenin yapısı

Hücre

Türkçe Hücre kelimesinin İngilizce karşılığı.
adj. cellular
n. cell, cubicle, cabin, hole

Hücre

ve ana göze; gizli bir örgütün genellikle aynı yerde çalışanlarının oluşturduğu topluluk.
küçük oda.
tutukluların ya da hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda.

Hücre

Türkçe Hücre kelimesinin Fransızca karşılığı.
cabinet [le], cellule [la]

Hücre

Türkçe Hücre kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Zelle, Zelle

Hücre

1 . İnce bir zar içindeki protoplazma ve çekirdekten oluşmuş, bir organizmanın yapı ve görev bakımlarından en küçük birliği, göze.
2 . Küçük oda:
"Üzerine ot bir yatakla bir battaniye atılmış, demir bir somyadan başka içinde bir şey olmayan çıplak bir hücrede bulunduğunu anladı."- A. İlhan.
3 . Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda:
"Sonunda hücresine götürdüler de boylu boyunca uzanabildi."- S. F. Abasıyanık.
4 . mecaziSiyasi bir inançla gizli olarak çalışan bir örgütün genellikle aynı yerde çalışanlarının oluşturduğu topluluk.

misafir - 8 yıl önce
küçük, her tür uyarıcıdan olabildiğince izole edilmiş tutuk odası gibi bir anlamı da olan sözcük.

misafir - 8 yıl önce
Hapishanelerde, mahkumların/hükümlülerin konulduğu oda larada denilir.

misafir - 8 yıl önce
Bütün canlıların yaşayan en küçük biriminin hücre olduğunu biliyoruz. Onu ilk defa 1665 yılında ingiliz bilim adamı Robert Hook, mantar dokusunda gözleyerek, boşluk anlamına gelen "hücre" sözcüğünü kullanmıştır. Görülen, esasında hücrenin yalnız ölü çeperiydi. Bohemyalı fizyolog Purkinje, hücrenin iç kapsamına protoplazma adını vermiştir. Hücre bilimine ilişkin ilk yayınlar, bitkilerde Schleiden (1838) ve hayvanlarda Schawann (1838) île başlar. Bu iki araştırıcı "Hücre Kuramı" nın kurucuları olarak kabul edilirler. Hücreler ya tek başına (birhücreliler ya da protistler olarak bilinen bakteriler, protozoa, birhücreli mantarlar ve algler; keza yüksek bitki ve hayvanların sperma ve yumurtaları) ya da çok hücrelilerde olduğu gibi belirli bir görevi yapmak için farklılaşmış hücre grupları (= dokular) halinde bulunur. Tek bir hücre halinde yaşamım sürdüren canlılara l. düzendeki canlılar, belirli görevleri yüklenmek için farklılaşmış hücrelere sahip canlılara da II. düzendeki canlılar denir, ikinci düzendeki canlıların hücreleri organizma dışında ancak doku kültüründe yaşamını sürdürebilir ve çoğalabilir. ilk doku kültürünü Amerikalı Rass Harrison (1907) semender hücreleriyle yapmayı başarmıştır. Çok hücrelilerin hücreleri birbirine hücre arası madde ile bağlanmıştır (kemik ve kıkırdakta olduğu gibi) ya da bu madde aracılığıyla ilişkidedir (kan ve lenfte olduğu gibi). Bazı organizmalar hücre arası maddeye ve hücre sınırına sahip değildirler. Bununla beraber bir canlı birimi olarak tanımlanırlar, örneğin amiplerden Pelomyxa palustris, güneşsilerden (Heliozoa) Actinosphaerium eichorni, birçok ışınlı (Radiolaria), delikli (Foraminifera), Opalinidae, bazı silliler (Ciliata), Myxosporidae ve bitkilerden Siphonales, keza mantarların hifleri bu durumdadır. Bu organizmalar "Çok Çekirdekliler" yada "Hücresizler" olarak adlandırılır.

Hücrenin Evrimsel Gelişimi

Bundan yaklaşık 2-3 milyar yıl önce, bir gen-bir enzim şeklinde kendini eşleyebilen ilk molekül meydana gelmiş ve bir zaman sonra bu molekül lipit ve protenoid moleküllerinden oluşmuş bir koaservat keseciğinin içine girerek ilkin hücreyi yapmıştır. Başlangıçta oksijensiz ortamda yaşayan bu hücre, çevredeki birikmiş besin maddelerini kullanıyordu (heterotrof canlılar). Bir süre sonra besin maddesi azaldı ve bu arada anorganik yoldan sentezlenmiş porfirini bünyesine alarak (klorofil oluşumu) kademe kademe Su + CO+ güneş ışığından organik maddeleri sentezleyebilen canlılar (ototrof canlılar) ortaya çıktı. Bu sentezlemenin yan ürünü olan serbest oksijeni, metabolizmalarının etkili bir maddesi olarak kullanan hücrelerden bir kısmı, diğer hücrelerin içine girerek onlarla ortak yaşamaya başladı. Bu arada hücre içine giren simbiyont hücre, birçok hücresel yapısını yitirerek mitokondriye dönüştü. Yalnız, kendi başına (otonom) bölünme yeteneğini ve özel DNA'sını bugüne kadar saklayabildi. Keza bu arada ilkin denizde burgu gibi dönerek hareket eden bazı bakteriler (Spirochaeta benzeri) bu hücrelerin üzerine yapışarak onlara hareket olanağı vermiş ve bu arada onların yakaladığı besin maddelerine de ortak olmuştur. Bir zaman sonra aralarındaki ilişki ortak yaşama (simbiyozise) dönüşerek, yapışan hücreler kamçı ve silleri oluşturmuştur. Nitekim bu bakterilerin (bugün yaşayanlarının) yapısı, kamçıların ve sillerin yapısına benzemektedir. Lizozom, ribozom ve çekirdek zarının da simbiyotik ilişkilerle dışarıdan girdiğine ilişkin kanıtlar. Sonuç olarak modern hücre, birçok ilkin hücrenin ya da hücre benzeri varlığın simbiyotik ilişkiler içinde bir araya gelmiş karmaşık bir kombinasyonudur. Hücre inceleme yöntemleri

Canlılarda gözlem

Hayvanı ya da onun bir kısmım, doğal ortamda bulunduğu şekilde mikroskop altında incelemektir. Kimyasal maddeler kullanılmadığından, hücre yapısında ve şeklinde herhangi bir değişme olmamaktadır. Doku kültüründe de hücreleri in vitro olarak incelemek mümkündür, in Vitro Latince tüpte ya da cansız ortamda demektir.

Vital boyama

İncelenecek kısım, zehiri az olan bir boyanın çok fazla sulandırılmış çözeltisi içine konur. Vital boyamada kullanılan boyalar, asidik ve bazik olmak üzere ikiye ayrılır. Çeşitli organeller çeşitli boyaları emerek görünür duruma geçerler. En çok kullanılanlar nötr kırmızı, metilen mavisi, yanus yeşili vs. (1/10.000 veya 1/30.000 defa seyreltilmiş)'dir. Hücre, bu yöntemle canlı olarak daha ayrıntılı incelenebilmektedir. Bu yolla 5-10 mikron, en fazla 30-60 mikron kalınlığında kesilmiş doku preparatları cansız olarak incelenebilir.

Elektron mikroskobu ile inceleme

En iyi ışık mikroskobunda obje 2.000 defa büyültülebilir. Bu durumda 0.2 mikrondan büyük olan cisimler mikroskop altında görülebilir. Çünkü görünür ışığın dalga boyu en kısa olanı, mor ışındır (0.4 mikron kadar). En uzun dalga boyu da 0.8 mikronla kırmızı ışındır. Kullanılmakta olan ışının dalga boyunun ancak yansı kadar büyük olan cisimleri görmek mümkündür. Bu da mor ışının en fazla yarısı kadar olabilir. Elektron mikroskobunda ışık dalgaları yerine hızlı elektronlardan yararlanılmış, mercek yerine de manyetik alanlar kullanılmıştır. Bu suretle 200.000'den daha fazla büyültme elde etmek mümkün olmuştur (yani 0.001 mikron = 10 A°'lük ayrıntıyı saptayabilecek güçte). Ancak insan gözü elektronları göremediğinden, elektronların floresan bir ekrana yansıtılması ya da fotoğrafının çekilmesi gerekir. Bu yolla hücrenin ayrıntılı yapışı ve virüsler incelenebilmektedir. Elektron mikroskobunda ultramikrotomlarla hazırlanmış 0.2 mikron kalınlığındaki preparatlar incelenebilir. Bu preparatlara kontras (gölge) vermek için altın gibi ağır atomlar kullanılır. Elektron mikroskobunda yüksek vakum ve sıcaklıktan dolayı, bugüne kadar canlı herhangi birşey incelenememiştir.

Diğer Yöntemler

Hücre, su kıvamında olduğundan, genellikle kontraslar görülmez. Bunun için hücre bir tespit edici (fiksatif) içerisinde süratle öldürülür ve çeşitli boyalar kullanılarak organeller arasındaki kontraslar çok belirgin olarak ortaya çıkarılır. Bu yöntemle incelemede birçok kolaylıklar varsa da hücre öldüğünden yapısının değiştiği açıktır. Son zamanlarda bulunan "Faz Kontrast" mikroskobu ile bu sorun bir derece çözülmüştür. Çünkü hücrenin farklı kısımlarının, ışığı farklı kırmaları, bir renk ayırımına dönüştürülür; yani kontrastı sağlanır. Enterfrens mikroskobu da hücrenin farklı yoğunlukta olan kısımlarım (bir prizma gibi ışığı farklı kırdığından) renkli görüntü olarak verir. Bu yolla inceleme aynı zamanda hücrenin farklı kısımlarının kimyasal analizlerinin yapılmasına da olanak sağlamaktadır.

Hücrenin şekli ve büyüklüğü

Serbest kalan bir hücre kendini korumak amacıyla genellikle, yüzey geriliminin etkisi altında, küre şeklini alır. Çünkü hacmi en büyük; fakat yüzeyi en küçük olan geometrik şekil küredir. Hücreler, türden türe, dokudan dokuya ve yaptıkları işe göre şekil bakımından büyük değişiklikler gösterirler. En küçük boylu hücreler gametler, bakteriler ve parazit bir hücrelilerdir. Bu hücreler 0.2-0.5 mikron (1 mikron = 0.001 mm.) çapındadır. Bazı silliler ve delikliler gözle görülebilir {Gregarin'\w 1.5 cm. kadar olabilir). En büyük hücre, kuş yumurtasıdır. Bugün yaşayanlardan devekuşunun yumurtası ile 100 sene önce Madagaskar'da yaşayan Aepyornis kuşunun 8 litrelik yumurtası bilinen en büyük hücrelerdir. Bilinen en uzun hücreler ise aksonlarıyla beraber 1 m. kadar uzunluktaki bazı sinir hücreleridir.

Hücrenin Çeşitleri

Hücreler yapılarına göre, prokaryot ve ökaryot hücre olmak üzere ikiye ayrılırlar. Prokaryotik hücre, tek hücreli canlılarda görülen ve organize bir çekirdeği olmayan (çekirdek zarı olmayan)hücre tipidir. Prokaryotik hücrelerde kalıtım materyali sitoplazma içerisine dağılmış durumdadır.Ökaryotik hücrelerde organize olmuş (çekirdek zarıyla çevrilmiş) halde kendi kalıtım materyallerini taşıyan çekirdekleri vardır. Kalıtım materyali (DNA) olmayan hücre yaşamını belli bir süre devam ettirse bile, bölünüp yeni bir hücre oluşturamaz. Ökaryotik bir hücre;dıştan içe doğru; >hücre zarı, >sitoplazma ve >çekirdekten oluşur.

Hücre Zarı

Bütün hücrelerin dış taraftan bir zar ile çevrili olduğu, elektron mikroskobu kullanılmadan önce de bilinmekteydi.Ancak bu zar çok ince olduğundan ışık mikroskobunda görülemiyor ve yapısı hakkında fazla bilgi edinilemiyordu. Elektron mikroskobunun keşfinden sonra, hücre zarı hakkındaki bilgiler artmış ve kimyasal yapısı açıklığa kavuşmuştur.u olayla birlikte hücre zarının kalınlığının 75-200 angström arsında olduğu bulunmuştur. (1 Angström=1/10.000 milimetre)

Hücre Zarı'nın Yapısı

Hücre çeşidine göre morfolojik yapılarında bir kısım farklılıklar gözlenen hücre zarları yarı geçirgen özelliğe sahip olup,bir bariyer Oluşturarak hücrenin dış ve iç yüzeylerini sınırlarlar.Böylece belirli besin maddelerinin,suda çözünmüş halde bulunan elementlerin hücreye alınmasına,hücrede üretilen salgı granüllerinin ve hücresel metabolizma sonucu üretilen artık maddelerin hücre dışına atılmasını sağlarlar.Ayrıca hücrelerdeki reaksiyonlar için gerekli iyonların hücreden ayrılmalarını önlerler.Bu yolla hücre sitoplazmasında belirli bir iyon kompozisyonun,pH değerinin ve hücre içi osmotik basıncın korunmasına yardımcı olurlar.Hücre zarında bulunan taşıyıcı proteinler,bazı küçük moleküllerin geçişine izin vermelerine rağmen,diğer bir kısım molekülün geçişine izin vermezler.Genel özelliklerinden özetle bahsedilen hücre zarının yapısının anlaşılmasını sağlayan deneysel çalışmaları kısaca inceleyelim.Hücre zarının yapısı ile ilgili ilk çalışmalar 1890"larda yapılmış olup,hücrelerin hipotonik çözeltilere bırakıldığı zaman şiştiği,hipertonik çözeltilerde ise büzüldüğü deneysel olarak gösterilmiştir.Bu deneylerin yapıldığı dönemlerde hücrelerin bir zarla çevrili olabileceği ve hücre zarının seçici geçirgen bir özelliğe sahip olabileceği tahmin edilmekteydi.Overton lipidlerde çözünebilen maddelerin hücre zarından daha hızlı geçtiklerini yaptığı deneylerle gösterdi ve 1900"lü yıllarda Langmuir lipitlerin özelliklerini araştırarak hücre zarlarında bulunan fosfolipidlerin amphipatrik özelliğe sahip olduklarını saptadı. 1925"te Gorter ve Grandel lipidleri insan eritrositlerinden izole ederek ılık su yüzeyinde yüzdürdü ve fosfolipidlerin su yüzeyinde unipolar bir tabakalar oluşturabildiğini, hidrofilik baş kısımlarının suyun yüzey kısmında, hidrofobik kuyruk kısımlarının ise havaya doğru yöneldiğini gösterdiler.Bu araştırmacılar, izole edilen zarın eritrositlerin çevresini iki defa sarabilecek uzunluğa sahip olduğunu,bu nedenle hücre zarlarının iki tabakalı lipid içerdiklerini öne sürdüler. Sonraki dönemlerde yapılan X-ışını kırınımı deneyleri yardımıyla hücre zarında bulunan maddelerin yoğunluğu saptandı. Buna göre,hücre zarının orta kısmının saf hidrokarbonlardan (2 nm kalınlığında lipid tabakası),dış kısımlarının ise demiryolu raylarının görüntüsüne benzer protein tabakalarından meydana geldiği sonucuna varıldı. Hücre zarının ortalama kalınlığı en fazla 12 nm civarındadır. Eğer hücre zarları OsO4 ile boyanırsa elektron mikroskobu incelemelerinde hücre zarlarının trenyolu raylarının görünümüne benzer bir görünüm aldığı görülür. Hücre zarlarının parçalara ayrıştırma tekniği yardımıyla incelenmesi sonucu,hücre zarlarının yapılarında bulunan proteinlerin ve lipidlerin özellikleri ortaya çıkartılmıştır. Buna göre,protein ve lipidlerden meydana gelen hücre zarlarında bulunan protein-lipid oranı çeşitlerine göre büyük oranda değişim gösterir.örneğin mitokondri zarında protein oranının %76 sinir hücrelerinde ise bu oranın %18 olduğu saptanmıştır.Hücre zarlarında bulunan lipid miktarlarında da farklılıklar olduğu,tüm hücrelerin ortak özellikleri olarak zarlarında fazla miktarda fosfolipid bulunduğu gösterilmiştir.Bitkilerin hücre zarlarında hayvansal hücrelerden farklı olarak %30-50"lik bir oranda steroidlerin bulunduğu,kloroplastlardaki tilekoid zarlarında ise lipidlerin %70"e yakın bir kısmının galaktolipid olduğu gözlenmiştir.Kardiyolipin ismi verilen bir fosfolipid ise sadece mitokondrimembranlarında yoğun olarak bulunur.Yapılan çalışmalar hücre zarlarının fonksiyonuna bağlı olarak yapısında bulunan yağların ve proteinlerin oranlarında büyük farklılıklar olduğunu ortaya koymaktadır.Hücre zarlarında bulunan tüm fosfolipidler amfipatrik özelliğe sahip olup,yağ asidi zincirleri (glikolipid ve fosfolipid) iki tabakalı fosfolipidik tabakaların oluşmasını sağlarlar.Fosfolipidlerin polar baş kısımları suya doğru,fatty açil zincirlerinden meydana gelen kalın hidrofobik kısımları ise yapının iç kısmına doğru yönelerek yaprakçıklar meydana getirirler.Polar baş kısımlara sahip fosfolipidler nötral pH değerlerinde herhangi bir elektrik yüküne sahip olmayıp,fosfolipid tabakasına dönüşebilirler.Hücre zarları bir internal,bir de eksternal yüzeye sahip olup,bu yüzeyler sitoplazmik ve ektoplazmik yüzey olarak da bilinirler.Hücre zarlarının yapısı sabit olmayıp dinamik bir yapı gösterirler.Saf fosfolipid tabakalarında fosfolipidler göç edemezler veya bir yaprakçıktan diğerine flip-flop yapamazlar.Aynı tabaka içerisinde yer değiştirirler.Hücre zarlarında bulunan lipidlerin büyük çoğunluğu hücre zarında lateral hareket ederler. Tüm hücre zarı lipidlerinin 0.5 mikronluk mesafeler içerisinde serbestçe hareket ederek yüzebildikleri,ancak lipidlerin çoğunluğunun uzak mesafelere gidemedikleri bilinmektedir.Ayrıca lipidler dikey olarak hücre zarı boyunca hareket yeteneğine sahiptirler.Hücre zarlarının akışkanlığı zarlarının lipid kompozisyonuna,kolesterol içeriğine ve ortamın ısısına bağlı olarak değişim gösterir.Kolesterol memelilerin hücre zarlarında yaygın olmasına rağmen, prokaryotların hücre zarlarında rastlanmaz.Bakteriler ve hayvansal hücreler yapılarında bulunan doymuş/doymamış yağ oranlarını değiştirmek suretiyle ısıyı ayarlarlar.Kolesterol hücresel zarların geçirgenliğini düzenleyen ana faktör olup,hidrofobik bir yapıya sahiptirler.Fosfolipid tabakaları arasında dağılmış halde bulunan kolesterol fosfolipidlerin polar baş kısımları ile bağlantılı halde bulunurlar ve kolesterolün zar geçirgenliğine etkisi lipid kompozisyonuna bağlı olarak değişim gösterir.

Hücre Zarı Proteinleri

Hücre zarlarında proteinler zar yüzeyinde veya zara gömülmüş halde bulunurlar.Hücre zarının sadece bir yüzeyinde yoğun olarak bulunan ve zarın bir yüzeyinden diğerine doğru uzanan proteinlere ise periferal proteinler ismi verilir.Hücre zarlarında bulunan bir diğer protein çeşidi intrinsik proteinler olup yapılarında bulunan hidrofobik yan zincirler nedeniyle hidrofobik özellik gösterirler.Bu proteinler fosfolipidlerin kovalent bağlarla birbirlerine bağlanmalarını sağlarlar.Periferal proteinler çoğunlukla çoğunlukla fosfolipidlerin polar baş kısımları ile etkileşim halindedirler.Dış yüzeyde bulunan periferal proteinler glikokaliks yapısında olup bu proteinlerin çoğunluğu su ortamında çözünebilir.Tüm membran proteinlerinin lipid tabakalarına asimetrik bir şekilde bağlanırlar ve flip-flop ile proteinlerinin hücrenin bir yüzeyinden diğerine geçemedikleri gözlenirler. Karbonhidrat türevi oligosakkaridlerin yan zincirlerinin (glikolipid) tümü ise hücre zarının ekzoplazmik yüzeyinde bulunurlar.Yapılan çalışmalar tüm hücre proteinlerinin %30-90"ının serbestçe hücre zarı içerisinde hareket edebildiklerini ortaya koymaktadır.Lateral pozisyonda protein difüzyonunun hücre zarında olmayıp çoğunlukla ER,mitokondri gibi organellerin zarlarında görüldüğü bilinmektedir.Hücrenin sitozol kısmında sitoiskelette meydana gelen değişimler proteinlerin hücre zarlarındaki organizasyonlarını etkiler.Ancak hücre zarlarında bulunan tüm integral proteinler hareketli olmayıp,diğer hücre zarı proteinleri ile bağlantı halinde bulunabilirler.Hücre zarlarının iç kısımlarına yakın bölgelerde bulunan aktin filamentleri ise zarlarla bir çok noktada bağlantı halindedirler.Ayrıca sitoplazmik ortamda bulunan mikrotübüller ve ara filamentler yapıya katılırlar.Glikokaliksler,proteinler ve oligosakkarid

misafir - 8 yıl önce
ben bişey sorucam bütün canlılarda hücre aynı mıdır???

misafir - 8 yıl önce
Hücre bölünmesi ve aşamaları: Tüm canlılarda görülen bir olaydır. Hücre bölünmesinin amacı bölünmenin meydana geldiği canlı ve hücre tipine bağlı olarak, yeni fertler meydana getirmek, regenerasyon(yenilenme) ve büyümeyi sağlamak ve eşey hücrelerini oluşturmaktır. bir hücrenin bölünmesi için önce belli bir büyüklüğe ulaşması gereklidir. Çünkü,hücre büyüdükçe yüzeyi ile hacmi arasındaki ilişki yüzeyi, çekirdek ile sitoplazma arasındaki ilişki de çekirdek aleyhine bozulur. Bu da hücrenin hayatını tehlikeye sokabilir.Bu nedenle hücre bölünmeye başlar. İnsanlarda deri, bağırsak mukozası, alyuvar ve akyuvarları üreten dokulardaki hücreler sürekli bölünmeler geçirirler. buna karşılık bazı dokuların hücreleri belirli zamanlarda bölünür, hatta sinir ve retina hücreleri 20-25 yaşlarından sonra hiç bölünmez. Hücrelerde genellikle büyüme ve regenerasyonu sağlayan mitoz ve somatik hücre bölünmesi ve yeni döllerin meydana gelmesini sağlayan gametlerin oluşumu için mayoz olmak üzere iki tip bölünme görülür. MİTOZ BÖLÜNME Ökoryat hücrelerde hücre bölünmesi çekirdek ve sitoplazma bölünmeleri şeklinde meydana gelir.Sitoplazmanın ikiye bölünmesi olayına sitokinezis denir. 1. İNTERFAZ(HAZIRLIK SAFHASI): Bölünme geçirmeyen hücreler interfaz safhasındadır.Bu safha da çekirdek ve çekirdekçik belirgin bir şekilde görülür. Kromozomlar düzensiz ve ince kromotin iplikleri yığını şeklindedir. Hücrenin bu safhada dinlenmeden öteye protein sentezi, farklılaşma, büyüme, genetik materyalin replikasyonu ve hücre organellerinin ikiye bölünmesi gibi çok yoğun faaliyetler içinde olduğu kanıtlanmıştır. Genetik maddenin replikasyonu bir önceki hücre hücre bölünmesinin hemen arkasından, yani interfazın hemen başlangıcında meydana gelmez. Bir önceki hücre bölünmesinin sona ermesi ile genetik madde replikasyonun başlaması arasında kalan zaman boşluğuna G1 devresi denir. Bu devrede ribozom ve diğer organeller kendi eşlerini yapmaya başlar, protein ve ATP sentezlenmeye başlanır. Özellikle iğ ipliklerinin yapımında kullanılacak proteinler bu devrede hazırlanır. Bu devrede kromozom ve DNA miktarı 2n dir. Bundan sonra gelen ve S devresi olarak adlandırılan zaman diliminde DNA replikasyonu başlar, kromozomların eşleri yapılır ve organellerin eşleşmesi devam eder. Bu devre sonunda kromozom ve DNA mikterı 4n dir. Üçücü devre olan G2 de ise bazı protein sentezleri ile birlikte hücre bölünmeye hazırlanır. İnterfazın G1, S ve G2 olarak adlandırılan bu üç alt devresi ile M safhası olarak adlandırılan mitozun profaz, metafaz, anafaz ve telofaz safhalarına birden Hücre Siklusu denir. Çeşitli canlılardaki hücre siklusunun tüm devrelerinde uzunluk bakımından değişiklikler olmasına rağmen en büyük değişiklik G1 devresinde görülür. 2. PROFAZ Hücre çekirdeği, kromozomların iki oğul hücreye eşit şekilde verilebilmesi için gerekli hazırlıklara başlar. Bu safha da, erken profaz, orta profaz ve geç profaz olmak üzere üç alt safhaya ayrılır. Erken Profaz: Kromozomlar ince uzun iplikler şeklinde belirir,çekirdekçik kaybolmaya başlar ve sentrioller birbirinden ayrılarak kutuplara doğru hareket eder. Orta Profaz:. Her kromozom kendini eşleyerek ikiz kromotidler meydana getirilir, sentrioller birbirinden uzaklaşarak iğ ipliklerini oluşturmaya başlar. Geç Profaz: Sentrioller hücrenin zıt kutuplarına ulaşır, iğ ipliklerinin oluşması tamamlanır ve kromozomların sentromerleri tarafından meydana getirilen kinetokor iğ ipliklerine tutunur. Çekirdek zarı ve çekirdekçik tümüyle kaybolur. 3. METAFAZ Başlangıçta belirgin hale gelen kromozomlar çekirdek içerisinde rastgele dağılır ve daha sonra hücrenin ekvator bölgesine hareket ederler. Daha sonra iki kromotid ihtiva eden her bir kromozom sentromerleriyle iğ ipliklerine takılır. Bu şekilde kromozomlara takılan iğ ipliklerine kromozamal iplikler diğerlerine ise destek iplikleri veya devamlı iplikler denir. Metafazın sonunda her biri birbirinden ayrılmaya başlar bu sırada her bir kromotid bir kromozom haline geçer. 4. ANAFAZ Kromotidleri birbirine bağlayan sentromer ortadan ikiye ayrılır. Böylece serbest kalan her bir kromotid kromozomu kutuplara doğru hareket eder. Anafazın sonunda hücre birbirinden tümüyle ayrılmış ve kutuplara çekilmiş iki ayrı kromozom takımı ihtiva eder. Bu nedenle hücredeki kromozom sayısı başlangıçtakinin iki katı, yani 4n'dir. Ayrıca bu safhanın sonunda sitokinezis(sitoplazma bölünmesi)'te başlar. 5. TELOFAZ Bu safha da kutuplara ulaşan kromozomların etrafında yeni bir çekirdek zarı oluşur, iğ iplikleri kaybolur ve kromozomlar interfazdaki düzensiz ve ince kromotin iplikleri yığını özelliğini kazanır. Çekirdekçik oluşur ve sitokinezis tamamlanır. 6. SİTOKİNEZİS Sitoplazmanın ikiye bölünmesi olayıdır.Sitokinezis hayvan hücrelerinde dışarıdan içeriye, yüksek yapılı bitkilerde ise içeriden dışarıya doğrudur. MAYOZ BÖLÜNME Hücrede kromozom sayısının yarıya indirgenmesi amacıyla yapılan bölünmeye mayoz veya redüksiyon bölünme deniir. Mayoz bölünmenin amacı gerçekte bir çoğalma değil, aksine eşeysel rekombinasyonları ve bunun sonucunda biyolojik çeşitliliği meydana getirmektir. Birbirini takibeden iki bölünme şeklinde olan mayozun birinci bölümünde kromozom sayısı yarıya iner, ikinci bölümünde ise tipik bir mitoz bölünme meydana gelir. İNTERFAZ Mitoz bölünmede olduğu gibidir. Genetik materyal ve organeller kendini eşler. BİRİNCİ PROFAZ Kromotin iplikler kısalıp, kalınlaşır ve belirgin kromozom şeklini alır. Kromozomlar üzerindeki kromerler belirgin hale gelir. Bu evreye Leptoten de denir. Çekirdek zarı yavaş yavaş erir ve sentrozomlar kutuplara doğru hareket eder.Homolog kromozomların her bir çiftinin yan yana gelip ve birbirinden ayrılmadan kalmalarına zigoten denir. Homolog kromozomlardaki bu protein eksenler birbirine enine protein köprülerle bağlanarak çok sağlam synaptonemal kompleksleri oluştururlar. Yapısında 4 kromotid bulunan bu komplekslere tetrad bu olaya da sinapsis denir. birinci profazın bu evresine ise Zigoten adı verilir. Sinaps sırasında kromozomlar hem kısalıp hem de kalınlaşırlar. bu evreye de Pakiten de denir. Bu sırada çok önemli bir olay olan krossing over başlar. BİRİNCİ METAFAZ Mitozda bir çift ikiz kromotid ihtiva eden homolog kromozomlardaki her bir kromozomun hücrenin ekvator tablasın a hareket etmesine karşılık, mayoz bölünmede ekvator tablasında yer alan kromozomlar 2 homolog kromozom çifti halindedir ve her birinde ikişer hibrid kromotid bulunmaktadır. BİRİNCİ ANAFAZ Bu safhada profazın ortalarında birbirine sinaps yapan homolog kromozomlar birbirinden ayrılmaya başlarlar.Hibrid kromotidleri ihtiva eden her bir kromozomun iğ ipliklrine takılıp kutuplara doğru hareket etmesiyle birinci anafaz son bulunur. BİRİNCİ TELOFAZ Bu safha tümüyle mitoza benzer tek fark ise mitozda yeni teşekkül eden çekirdekte ana hücreninkine eişt sayıda kromozom bulunmasına karşılık mayoz bölünmede bu kromozom sayısı yarya inmiştir. Mitoz bölünmedeki her bir kromozom bir kromotid kromozomdur. Halbuki mayozdakiler bir çift hibrit kromatid ihtiva eden kromozomlar halinde bulunurlar. İNTERKİNEZİS Hücre birbirini takiben iki mitoz bölünme arasında meydana gele interfaz gibi çok kısa bir safha geçirir. Bu safhaya interkinezis denir ve interfazdan farkı burada genetik maddenin replikasyon yapması ve yeni kromotidlerin meydana gelmemesidir. Bu safhadan sonra hücre mayozun ikinci bölümüne geçer ve bu bölüm mitozun aynısıdır.

misafir - 8 yıl önce
kUmRaI bütün canlılarda hücre aynı yapıda değildir. Bitkilerde insanlarda ve hayvanlarda hücrelerin yapıları farklıdır.

misafir - 8 yıl önce
her canlıda aslıda aynıdır ama değildir de çünkü bitki ve hayvan hücrelerinin çeşitleri farklıdır biz hayvan hücresindeniz

misafir - 8 yıl önce
Hücre, canlının canlılık özelliklerini taşıyan, yapı ve görev bakımından en küçük parçasıdır. Hücreye göze de denilebilir. Atomların molekülleri, moleküllerin makromolekülleri, makromoleküllerin makromoleküler yapıları oluşturmasıyla, dokuların en küçük yapı taşları olan ve yaşamın tüm özelliklerini sergileyen hücreler oluşmaktadır. Genel olarak tüm hücreler temelde aynı yapıya sahiptirler. Fakat bulundukları dokuya ve dolayısıyla fonksiyonlara bağlı olarak bazı farklılıklar gösterirler.

misafir - 8 yıl önce
Tüm canlıların hücreleri aynı değildir. Yukarıda yer alan yazının içinde bulunan "Hücre Çeşitleri" başlığı altında yer alan yazıya tekrar göz atarsan tüm canlılarınn hücrelerinin aynı olmadığını anlayacaksın. Aynı olmamasının nedenide bir kaç eksiklik oda bahsettiğim kısımda yazıyor zaten.

misafir - 8 yıl önce
hücre çeşitleri derken sinir hücresi,kalp hücresi ,kas hücresi......v.b. hücreleri kastetmiştim ökaryot ve prokaryot hücreleri değil ben onları zaten biliyordum lütfen siteye ekleyin onları

misafir - 8 yıl önce
KUMRAL SORUNUN CEVABI HAYIR. Çünkü canım hayvan ve bitki hücreleri arasında bile çok büyük farklar var. Mesela bitki hücresi köşeli hayvan hücresi yuvarlaktır, bitki hücresinde hücre duvarı vardır ama hayvan hücresinde hücre duvarı yoktur, bitki hücresinde sentriyoller vardır hemde iki tane ama hayvan hücresinde sentriyoller yoktur, bitki hücresinde koful büyüktür ama hayvan hücresinde küçüktür. Benden bu kadar canım gerisini de öğretmeninden, kütüphaneden veya internetten öğrenebilirsin. Görüşürüzz..

misafir - 8 yıl önce
Zaten robert boyle hücreyi isimlendirilirken hapishanelerdeki hücrelere benzettiği için hücre adını vermiştir.

misafir - 8 yıl önce
Bütün canlılarda bulunan hücreler aynı degil.Zaten bunu gerkesin bimesi veya ögrenmesi gerekiyor.Bunu bilmeyenler araştıratak ögrene bilir.Bilmemek ayıp degil , ögrenmemek ayıp.

misafir - 8 yıl önce
organel hücre içinde belirli bir görevi yapmak özelleşmiş ve zarla çevri yapılara denir. arkadaşlar bu konu çok zor. böyle hep yapayapa bilgi haznemiz daha iyi gelişir ADANADAN NUR...

misafir - 8 yıl önce
teşekkür ederim işime yaradı ama ben daha çok şunu araştırıyorum bilim adamları hücre hakkındaki bilgileri hangi çalışmalarda kullanırlar ?? lütfen bunu araştırımısınız

misafir - 8 yıl önce
hücre zarının en önemli özelliği seçici geçirgen olmasıdır. Bütün canlılardada hücreler aynı değildir.

misafir - 8 yıl önce
hücre canlının üreme organıdır.hücreler dokuyu, dokular organları, organlar sistemleri,sistemlercanlıyı oluşturur

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Hücre Resimleri

Hücre duvarı
2 yıl önce

Hücre duvarı, (hücre çeperi) bitki, mantar ve prokaryot hücrelerde görülen bir yapıdır. Hücre zarının dış tarafında bulunur ve genelde selüloz yapılıdır...

Hücre duvarı, Fotosentez, Hücre biyolojisi, Mantar, Bitki hücresi, Semipermeabl, Turgor basıncı
Hücre zarı
2 yıl önce

Hücre zarı ya da hücre membranı, hücrenin dış kısmında bulunan, molekülleri özelliklerine göre hücre içine alan veya dışarı bırakan seçici geçirgen katmandır...

Hücre, Hücrenin yapısı, hücrenin görevleri
Hücre çekirdeği
2 yıl önce

Hücre çekirdeği ya da nükleus, ökaryot hücrelerin çoğunda bulunan zarla kaplı bir organeldir. Hücrenin genetik bilgilerinin çoğu, hücre çekirdeğinin içinde...

Hücre, DNA, İnsan, İntergaz, Kromozom, Mitoz, Mayoz bölünme, Genom, Protein
Kök hücre
2 yıl önce

Kök hücre, mitoz bölünmeyle özelleşmiş hücre tiplerine farklılaşabilen ve daha fazla kök hücre üretmek için kendini yenileme yeteneğine sahip olan, bütün...

Kök hücre, Alzheimer, Blastokist, Diyabet, Döllenme, Parkinson, Pluripotent, Zigot, Multipotent, Fetus, Embriyoblast
Hücre teorisi
2 yıl önce

Hücre teorisi, 1858 yılında Alman Patolog Rudolf Virchow'un, bitkiler ve hayvanların yani tüm canlıların hücre ya da hücrelerden meydana geldiğini yine...

Modern Hücre teorisi, Hücre, Amoeba, Bakteri, Biyoloji, Hayvan, Kuram, Mikroorganizma, Mikroskop, Prokaryot, Robert Hooke, Biyoloji
Sitoloji
2 yıl önce

Sitoloji (hücre biyolojisi adıyla da anılmaktadır, kökü Yunancadaki kytos, barındırıcı kelimesidir), hücrelerin fizyolojisini, yapısını, içerdiği organelleri...

Sitoloji, Anatomi, Bakteriyoloji, Biyocoğrafya, Biyofizik, Biyokimya, Biyoloji, Biyometri, Botanik, Deniz biyolojisi, Ekoloji
Doğal öldürücü hücre
2 yıl önce

Doğal öldürücü hücre veya doğal kâtil hücre diye adlandırılan bir çeşit lenfosit hücresi. Doğal öldürücü hücreler kemik iliğinde yapılırlar, kan, kemik...

Doğal öldürücü hücre, Antijen, Antikor, Bağışıklık sistemi, Dalak, Difüzyon, Fagositoz, Kan, Kanser, Kemik iliği, Lenf sistemi
Langhans tipi dev hücreler
6 yıl önce

tipi dev hücreler, Langhans dev hücreleri, Langhans dev hücresi veya Langans tipi dev hücre (İngilizce:Langhans giant cell), yangısal hücrelerden epiteloid...