Gümüş Parçaları

Kısaca: Gümüş Parçaları, Amerikalı yazar ve Edgar Ödülü sahibi Brett Halliday'in bir öyküsüdür. Öykü, bir Amerikalı'nın, petrol aramak için gittiği Meksika'da yerel halkla karşılaşmasını anlatmaktadır. ...devamı ☟

düzenle|Temmuz 2007

"Gümüş Parçaları" ünlü Amerikalı yazar ve Edgar Ödülü sahibi Brett Halliday`in bir öyküsüdür. Öykü, bir Amerikalı`nın, petrol aramak için gittiği Meksika`da yerel halkla karşılaşmasını ve çarpışmasını anlatmaktadır.

Latin Amerika edebiyatında ABD ve Amerikan oldukça önemli birer konudur. Bir Latin Amerikalı için ABD dünyanın diğer ülkelerinden herhangi birine oranla çok daha fazla canlı ve günlük yaşamda etkilidir. Bunun nedeni belki de Monroe Doktrini olarak bilinen ve Amerikan Başkanı James Monroe tarafından ilan edilmiş olan doktrindir. Buna göre, Latin Amerika, ABD`nin arka bahçesidir ve ABD ne pahasına olursa olsun, hiçbir ülkenin oradaki müdahalesini hoş karşılamayacaktır.

Bunun neticesinde Latin Amerika`da kurulan Amerikan şirketleri ve buradaki Amerikan yatırımcıları, özellikle sosyal gerçekçi ve büyülü gerçekçi magic realism)Latin Amerika yazınında önemli bir yer alır. Denebilir ki, Hindistan ve Pakistan anti-kolonyalistleri için Doğu Hindistan Ticaret Şirketi neyi simgeliyorsa, Latin Amerikalılar için United Fruit onu simgelemektedir. Bu bağlamda, Gabriel Garcia Marquez, Miguel Angel Asturias ve daha birçok ünlü Latin Amerika yazarında gringo kavramı önem kazanır.

Bu öyküyü, yukarıda bahsedilenlerden farklı kılan unsur bir ABD`li tarafından yazılmış olmasıdır. Bu bağlamda bir anlama çabasından bahsedilebilir.

Öyküde sıklıkla geçen ``gringo`` kavramı, Latin Amerika`daki İspanyolca ve Portekizce konuşulan ülkelerde genel olarak yabancıları, özelde de İngilizce konuşan beyazları tanımlamak için kullanılır. Terimin kökeni olasılıkla İspanyolca da "Yunanlı" anlamına gelen "griego" sözcüğüdür. Terimin pejoratif anlamda kullanılıp kullanılmadığı genelde bir tartışma konusuysa da, bu öyküde açıkça öykünün kötü karakteri olan Thurston`ı tanımlamakta kullanıldığı için ve bir diğer ABD`li Simpson için kullanılmadığından olumsuz bir anlam taşıdığı söylenebilir.

Aşağıda, sözü geçen öykünün Türkçe çevirisi bulunmaktadır. Yazarı tarafından ``Pieces of Silver`` adıyla yazılmış ve 1938`de yayınlanmış olan öykü, Alfred Hitchcock tarafından derlenmiş bir seçkide (``Stories for late at night``) basılmış, 1961 yılında ``Random House`` tarafından yayınlanmıştır. Bu seçkinin Fransızca çevirisi Odette Ferry tarafından yapılmış, ``Robert Laffont`` yayınevince ``Le Livre de Poche`` serisinde 1963`te yayınlanmıştır. Aşağıdaki Türkçe metin, bu Fransızca çeviriden yapılmıştır.




GÜMÜŞ PARÇALARI

Halliday


Gringo Thurston mu? Evet sinyor. Gayet iyi anımsıyorum. Petrol bulmak için tepelere yaptığı yolculukta beraberinde gidenlerden biri de bendim.
Asla geri dönmediği o yolculuktaa€¦
Bana neler olduğunu soruyorsunuz. İşte bu soruya kimse kesin bir cevap veremez. Ben bile, Amerikan eğitimi almış olmama ve bütün Tejauntepec Kanalı`nda en kötü olarak yaptığım üne rağmen; hayır ben bile size kesin bir cevap veremem.
Anlıyorum sinyor. Sigorta şirketi tarafından görevlendirildiniz ve Tejauntepec`e gelmenizin nedeni Thurston`un ölümünü gösteren kesin kanıtlar bulmak. Size bu hikayeyi bildiğim kadarıyla anlatacağım; aradığınız kanıtı bulup bulamadığınıza sonra siz karar verirsiniz.
Buyurun verandaya geçelim, rahat bir yere oturun ve beni iyi dinleyin. Çok uzun bir hikaye sayılmaz bu; yine de gringo Thurston`un, ırmağın yukarısına ilerleyen Porto Blanco vapurundan indiği an başlıyor.
Belki de kendisini tanıyorsunuzdur? Hayır mı? Şişmanca bir adamdı, buz kadar soğuk bakışları vardı ve sanki İspanyol soylularının sahip oldukları mavi kanla, İtalyan bir denizcinin bu kıtayı yanlışlıkla bulmasından çok önce buranın sahibi olan yerlilerin kanlarının karışımını damarlarında taşıyan insanlarla konuşur gibi değil de, köpeklere emir verir gibi çıkan sert bir sesi.
Bilir misiniz sinyor, biz Meksikalılar oldukça zor sinirlenen bir ırkız. Amerikalı “gringo”lar bunu zayıflık veya korkaklık zannederek hataya düşerler ve bazen, çok geç olmadan da bu hatalarının ayırtına varamazlar.
Sabırlı olun sinyor. Size Thurston`un hikayesini anlatıyorum işte. Bu hikayenin sonun anlamak için, tam bir kendini beğenmişlik, dudaklarında en sert sözcükler ve kalbinde bize karşı bir aşağılamayla vapurdan indiği o günü hayalinizde canlandırmalısınız.
Ah! Ve tabi ki, kadınlarımıza bakışlarındaki o hiç de iyi sayılamayacak ifade. Tropikler hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve kadınlarımızın taşıdıkları giysileri de kötülüğe davet sanıyordu.
Lütfen sabırsız olmayın. Sizin “gringo” Thurston`u tıpkı bizim yani Teluocanlıların görmüş olduğu gibi görmenizi sağlamaya çalışıyoruma€¦ Böylelikle, onun ormanda Lolita Simpson`la karşılaştığında, benzer bir adamın ruhunda olup bitenleri daha iyi anlayabilirsiniz.
Evet sinyor; sinyor Simpson da bir Amerikalı, ancak Thurston gibi bir “gringo” değildir. Ufak tefek, kel ve yumuşak bakışlı biridir. Estados Unidos`tan Teluocan`a geleli yirmi yıl kadar olmuştur.
Belki de küçümseyerek, onun da bir yerli olduğunu söyleyeceksiniz. Tepenin yerlilerinden olan Jurillos kabilesinden bir kadınla evlendiği de doğrudur. Ancak kadın ona son derece sadıktır ve bana kalırsa sinyor Simpson da bu seçiminden ötürü asla pişman olmamıştır.
Onunla birlikte, Rio Chico kaynağının yakınlarında bir yere yerleşti; muz yetiştirmek için toprağı işledi ve en büyükleri Lolita olan altı güzel çocuk yetiştirdi.
Thurston`un vapurla geldiği o gün, sinyor Simpson alışveriş yapmak için şehre inmişti.
Onların bu verandada karşılaşmalarını hatırlıyorum sinyor; tıpkı üç gece sonra ışıl ışıl meşalelerin ışığında Lolita`nın Fluencita dansı ettiği ve “gringo” Thurston`ın hükmünün imzalandığı geceyi hatırladığım gibi.
“Gringo”, Simpson`a yukardan bakıyordu. Onu soğuk bir bakışla küçümsüyor ve şöyle diyordu:
“Bana dediklerine göre, nehrin yukarısında küçük bir çiftliğin varmış ve beni oraya götürebilirmişsin. Ben, tepelere olan yolculuğuma oradan devam ederim.”
Sinyor Simpson, “Gringo”ya baktı, sonra gözlerini başka yöne çevirdi. Kötü bir şeylerin kokusunu aldığını söyleyebilirdiniz. Ancak o sadece:
“Evet, ihtiyaçlarımı almak için Teluocan`a geldim. Sabah serinliğinde evime doğru yola çıkacağım.” dedi.
“Kahvaltıdan hemen sonra ırmağı tırmanmaya başlayacağım. Bana Meksikalı taşıyıcılar bulmak ve beni arsana götürmek için sana on dolar veriyorum.”
“Kahvaltıdan sonra siesta zamanıdır.” diye cevap verdi sinyor Simpson. Burada bir deyiş vardır; yalnızca sersem köpekler ve aptal gringolar siesta zamanında güneş altında dolaşırlar.
Gringo başını arkaya yatırarak gürültülü bir kahkaha attı. “Bana aptal gringo diyenlere ancak gülerim. Bunu söyleyen başkalarını da duydum.”
Sinyor Simpson kafasını iki yana salladı:
“O saatte yükü olan insanların gezinmesi için hava çok sıcaktır. Yarın çok erken saatte olabilir.”
“Öğlen uykunun da maí±ana`nın da canınız cehenneme.” dedi Thurston.
Aynen böyle oldu işte, sinyor. İstediği bir şey olmadığında tek yaptığı lanet etmekti.
“On dolar kazanmak istemiyorsun madem, ben de yalnız giderim.”
Kızmaksızın Simpson on doların gerçekten faydalı olacağını kabul etti. Peso`ların az olduğu bir ülkede Amerikan doları çok değerlidir. Ama neden, diye sordu Simpson. Neden tüm Amerikalılar tepelere gitmek istiyor.
“Ben petrol işindeyim. Anlayacağın, jeolojik araştırma. Yeraltı petrol damarlarından bahsedildiğini duydum; peki sen gördün mü hiç?”
Sinyor Simpson, omuzlarını kaldırdı ve bilmediğini söyledi.
Gringo, gürültülü bir kahkaha patlattı:
“İşte sorun bu; bir yerliye dönüşen Amerikalılar, tıpkı senin gibi. Şişko, kirli bir kadınla evlenirsiniz, kendinizi eve tıkarsınız ve tüm Amerikalı dinamizminizi yitirirsiniz.”
Thurston bunu söylerken sinyor Simpson`a bakıyor, yüzündeki ifadeyi gözlemliyordum. Çok hoş bir ifade değildi. Gerçekten de karısı o gün de, evlendikleri gün rahibin karşısında olduğundan daha az zarif değildi.
Ama o bir cigarillosu sardı ve hiçbir şey söylemedi. Thurston`a anlatmaya çalışmanın ne kadar yararsız olduğunu düşündüğünü gördüma€¦ ve on Amerikan doları Teluocan`da her gün bir atın toynağının altında bulabileceğiniz bir para değildir.
Sonunda kazanan gringo oldu. Siesta zamanının başlangıcında biz de nehrin yukarısına doğru yolumuza koyulmuştuk. İçimzden altısı kutular taşıyordu; sinyor Simpson ise kendi çiftliğinin ihtiyaçlarını taşıyan katırları sürüyordu.
Beni iyi dinleyin sinyor. Gringo en ağır kutuyu taşıyarak en önde yürüyordu.
Kanalda öğle sıcağı, biliyorsunuz, başka bir yerde rastlayacağınız sıcağa benzemez. Sizi ezen bir ağırlığı vardır. Nefesiniz ciğerlerinize ulaşamaz, çünkü hava nemli ve buharlıdır.
Orman sessizdir çünkü kuşlar ve maymunlar bile gölgedeki sığınaklarına çekilmişlerdir ve buralı olanların en ufak bir zevk almaksızın alışmış oldukları, leşlerden yükselen sersemleştirici kötü kokular vardır.
Gringo Thurston, tropikleri az çok bilen hiç kimsenin denemeyeceği bir hızda yürüyordu. Böylesi bir adam, sinyor, ayak uydurması zor bir liderdir. Bunun gibi biri için çalışan biri biraz olsun dinlenmeye fırsat bulamaz.
Üç saat boyunca adımlarımızı Thurston`ın adımlarına uydurmak için hızlandırdık. Bu üç saatin sonunda aramızda en genç olan Alberto, daha fazla ilerleyemedi.
Karnı ağrımaya başladı ve devam edemedi. Ağabeyi Pí©dro sinyor Simpson`a giderek Alberto`nun dinlenmesi için mola vermemiz gerektiğini söyledi.
“Patron ben değilim” diye onu üzgünlükle cevapladı sinyor Simpson. Sinyor Simpson ara vermeden yürüyor.
“Ama kötü olan onun estomacha`sı değil” dedi Pí©dro. “Siz söylerseniz diğer patron da duracaktır, sinyor.”
Ülkemizi ve insanlarımızı iyi tanıyan sinyor Simpson, Alberto`nın estomacha`sındaki ağrı için durmanın daha iyi olacağını biliyordu. Durdu ve seslendi:“Taşıyıcılarımızdan biri hastalandı Thurston.”
Gringo geri döndü ve hızlı adımlarla yanımıza geldi; kızgınlıktan suratı kızarmıştı.
“Aranızdan kim dinlenmek için hasta numarası yapıyor?” diye gringo sert bir şekilde sordu.
Alberto korkak değildi. Başını kaldırarak:
“Ben. Kısa sürede ağrı geçecektir. Hava çok sıcak.” diye cevap verdi.
Gringo zayıf insanların bahanelerini kabul edecek biri değildi:
“Hava senin için, benim için olduğundan daha sıcak değil” dedi Alberto`ya. “Önümde yürü ki hastalandığında kıçını tekmeleyebileyim.”
Bu, hasta bir adama söylenecek söz değildir. Bütün yüzlerde bir nefret ifadesi oluştu ve gringonun arkasında Pedro`nun eli, her zaman bir bıçağın bulunduğu kemerin altına kaydı.
Bu hakaret Alberto`nun gözlerinin parlamasına neden oldu ancak gringoyla kavga edemeyecek kadar hastaydı. Omuzlarını kaldırdı, yükünü yere bıraktı ve yalnızca şöyle dedi:
“Ağrım geçene kadar ben burada kalıp dinleneceğim.”
“Hayır,” dedi gringo, “benim paramla olduğu müddetçe olmaz. Sen hasta karnını da al şehre geri dön.”
Artık ağır ağır ve zorlukla nefes alıyorduk. Grubun üzerine kin kokan bir sessizlik çökmüştü. Ayrıca birimiz bıçağını çekmek için sabırsızlanıyordu ve kocaman gringo karşımıza geçmiş bizi aşağılıyordu.
Yalnızca Pedro`nun değil, hepimizin karşısındaydı. Pedro arkasındaydı ve ormanda bir kaplan gibi sinsice pusudaydı. Sıcak bir güneş ışığı sağ elindeki cilalı çelik parçasında parladı.
Sinyor Simpson gringoyu kurtarmak istiyordu. Ona doğru bir adım atarak:
“Bir hata yapıyorsun Thurston. Bu adamlar bu tarz bir konuşmayı kaldıracak adamlar değildirler.”
Gringo sinyor Simpson`a, kendi vatandaşına:
“Kes sesini!” dedi.
Bu kelimeler ağzından buz parçaları gibi düştü. Sinyor Simpson`ın geri adım atışını görmek hoş değildi. Bilirsiniz, bir arkadaşınızın boynunu bükmesini istemezsiniz.
Pedro, gringonun arkasından yavaş yavaş yaklaşıyordu. Biz sessizlik içinde bekliyordu, çünkü Pedro`nun bıçağı hızlı bir ölüm getirmekle tanınır.
Böylesi kocaman bir adam için oldukça kıvrak bir hareketle yarı döndü ve karnını deşmek üzere olan Pedro`nun bıçağına bakarak güldü.
Bir lanetten bile, sinyor, daha korkunç bir gülüşle.
Bir katırın çiftesinden bile daha sert bir yumruk çıkardı. Pedro yere düştü ve bıçağı çamurla kaplanmadan önce havada parlak bir eğri çizdi.
Dört kişi kalmıştık; hepimiz silahlıydık. Ama gringo, biz ona yaklaşırken karşımıza geçti. Eli gömleğinin içinde bir yılan gibi kıvranıyordu. Ordan bir Amerikan tabancası çıkardı.
Bizde bir deyim vardır; kaynayan kurşun, soğuk çelikten hızlıdır, diye. Hiçbirimiz bunun gerçekliğini sınamak istemiyorduk. (güncellenecek)

Sait Evren Güner, 7 Temmuz 2007

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.